Depremin Sebepleri ve Zelzelenin Tefekkürü
Depremin Sebepleri ve Zelzelenin Tefekkürü; her şeyden önce şu yakın zamanda yaşadığımız on şehrimizi etkileyen deprem nedeniyle derin bir üzüntü ve yeis içindeyiz. Enkazından altından çıkarılan o minicik çocukları görünce insanın içi parçalanıyor. Fakat biliyoruz ki, Allah kuluna zulmetmez.
Resulullah sav depremlerle alakalı hadislerine baktığımızda, ahir zaman alametleri arasında özellikle ahir zamanda sık sık depremlerin olacağını buyuruyor. Biz ahir zaman ümmetiyiz. Bizden sonrakilerde ahir zaman ümmetidir. Bu yüzden zaman geçtikçe depremler azalmayacak, şiddetini de artırarak devam edecektir.
Fakat depremler sadece bizim ülkemizde değil, tüm dünyada devam edecektir. Müslümanlar için bu dünya mihnet ve sıkıntı yurdudur. Müslüman için gerçek yurt ahiret yurdudur. Bu yüzden ölenlerimiz ebedi âlemine ve ebedi yurduna göçmüştür.
Depremde Ölen Şehit Olur mu?
Depremde ölenler şehittir. Resulullah sav, doğal afetlerde ölenlerin, iç hastalıktan ölenlerin ve trafik kazasında ölenlerin ve yine suda boğularak ölenlerin şehit olduğunu buyuruyor. O ne buyuruyorsa öyledir ve onun buyurduğu güzeldir.
Malumunuz, şehitlik kademe kademedir. En üst şehitlik mertebesi fisebilillah yani sırf Allah için cihad ederek ölmektir. Bunun aşağı kademeleri ise yukarıda saydığımız nedenlerle ölenlerdir. Bu yüzden depremde ölen Müslümanlar için en sevindiğimiz husus, onların birer şehit olmasıdır. Hangi kademeden olursa olsun, insanın şehit payesi ile ölmesi büyük mevkidir.
Depremlerde Neden Çok İnsan Ölüyor?
Aslında depremlerde çok insan ölmüyor. Bizim ülkemizde olan depremlerde çok insan ölüyor. Japonya’da 9 şiddetinde gerçekleşen depremlerde gökdelenler salıncak gibi sallanıyor, ama yine de yıkılmıyor. Üstelik hasar bile almıyor. Camlar bile çatlamıyor.
Hâlbuki ülkemizde henüz 8 şiddetinde bir deprem görmediğimiz halde, kırk saniye süren depremlerde şehirler enkaz yığınına dönüyor. Bunun kabahatini biraz kendimizde aramalıyız. Denetimlerin iyi yapılmaması, müteahhittin malzemeden çalması, kimilerinin rüşvet alması, kimilerinin işini başından savması sağlam olmayan binaların yükselmesine sebep oluyor.
İşte bu binalarda en ufak bir sarsıntı ile yerle bir oluyor. Özellikle İstanbul ve civarında deniz kumuyla bina yapıldığını da duyuyor ve görüyoruz. Allah göstermesin İstanbul’da ciddi bir deprem bu şehir için taş üstünde taş bırakmaz, çünkü binaların çoğu deniz kumuyla yapılmış binalar, böyle bir durumda nasıl bir yıkım olacağını hayal bile edemiyorum.
Fakat tüm bu olumsuzluklara rağmen, hala yeterince önlem alınmış değil, hala bu hususta ciddi tedbirler ve yaptırımlar uygulanıyor değil, bu yüzden insan eliyle yapılmış daire katlarının, insanlara mezar olması işten bile değil…
Bu durumda depremde ölmenin nedenlerinden birinin kendi cehaletimiz olduğunu söyleyebiliriz. Üstelik bu cehalet, en tepedekinden en aşağısına kadar herkese sirayet etmiş bir vaziyette, gündelik yaşamına devam ediyor…
Deprem İçin Tefekkür Etmek
İnsan bir felaketin ardından düşünmeli, nefsini sigaya çekmelidir. Bu gidiş nereye ey nefis? Diyerek elini başının arasında alarak hiç değilse bir saat tefekkür etmelidir. Çünkü ölüm insanı ansızın yakalıyor. Üstelik insan en muhkem surlarda bile olsa, ölümden kaçamıyor. Hele de depremlerde insanoğlu en güvendiği ve güvenli alan kabul ettiği evlerinde ölüyor.
Hal böyleyken bir Müslüman nasıl olurda gidişatı düşünmez? Ölümün her türlüsü tamda ensemizde bizi takip ederken, Müslümanca yaşamaya, Müslümanca davranmaya mecbur değil miyiz? Evet depremler ümmeti için günahlara kefarettir. Fakat biz ümmet anlayışıyla hareket ediyor muyuz? Aşağıda bir hadiste Resulullah sav şöyle buyuruyor:
“Ümmetimde depremler olur, binlerce kişi ölür. Allah, bunu iyilere öğüt, müminlere rahmet, kâfirlere ise azap kılar” – İ. Asâkir
Depremde ölen Müslümanlar için deprem rahmettir. Geride kalan Müslümanlar içinse deprem öğüttür. Depremlerden öğüt almalıyız, ondan ders çıkarmalı, tefekkür ederek, gidişatımıza yön vermeliyiz. Kâfirler içinse deprem azaptır. Ve depremde ölenler için bir daha gerisin geriye dönüş yoktur. Bu yüzden öğüt alanlardan olmalıyız.
Depremden Kaçmamak İntihar mı?
Bazı insanlar, deprem olduğunda, depremden kaçmadan ölenlerin intihar etmiş olduğunu söylüyor. Bu yanlış bilgidir. Depremde kaçmak müstehaptır. Yani güzel olan bir iştir. Birçok İslam âlimi, deprem olduğunda üç adım atmak gerektiğini söyler, böyle bir zamanda çoğu insan üç adımı zaten atar.
Fakat depremin etkisi ve korkusuyla donakalanlar, oldukları yere çökenler de bulunur. Bunlar öldüğünde intihar şöyle dursun; yine şehit sayılır. Fakat deprem anında kaçmadıkları için bir müstehabı terk etmiş olurlar.
Âlimler, (Tehlikelerden, gücünüz yettiği kadar sakınınız. Çünkü güç yetmeyen, dayanılamayan şeylerden uzaklaşmak, Peygamberlerin âdetidir) buyurmaktadır. Kapalı yerde iken deprem olursa, oradan açık bir yere kaçmak müstehabdır. (Bezzâziyye) Deprem olunca evden çıkıp açık yere gitmelidir. Resûlullah, yolda eğri duvarın önünden koşarak geçti. (Hindiyye)
Zina Yayılınca Depremler Çoğalır mı?
Evet, zina yayılınca depremler çoğalır. Çünkü bu söz aynıyla hadistir. Fakat olan bir depreme bakarak, “bu bölgenin sakinleri zina ettiği için deprem oldu” demek yanlış olur. Çünkü depremle ölenlerin hangi nimete kavuştuğu, bilinmez. Nitekim yukarıdaki bir hadiste Müslüman için depremde ölmek rahmettir buyuruyor.
Fakat zinanın, haksızlığın, yolsuzluğun ve yine günahın aleni işlenmesi, batini olarak depremlere sebep olduğu söylenebilir. Fakat bu günahların mesulü depremde ölenler değil, bütün Müslümanlardır. Onların kimileri depremle ölerek Allah’ın rahmetine kavuşurken, kimi depremden öğüt alarak günahlarına tövbe eder, kimi de günahta ısrara devam eder…
Ayrıca unutmamak gerekir ki, zalim devlet adamları yüzünden de deprem olur. Zalim devlet adamlarının zulmü arttıkça, onları alkışlayanlar, onları destekleyenler zulme devam ettikçe, yine depremler artarak devam eder.
Emri Bil Maruf Nehyi Anil Münkeri Terk Etmek
Bu başlığın anlamı İyiliği emretmek, kötülükten nehyetmektir. Müslümanlar Allah’ın yeryüzündeki halifesidir. Onlar insanlara iyiliği teşvik etmek, kötülükten de sakındırmak için vardır. Müslümanlar bu görevi terk ettikleri zaman, onların iyileri de kötüleri de topyekün azaba düçar olur.
Çünkü Allah bir musibet ve bela verdiğinde, oradaki ahalinin iyisini kötüsünden ayırmaz, hepsine birden toplu olarak ceza verir. Bu hususta Resulullah sav şöyle buyurdu:
“Ya Resulallah! Geçmiş ümmetlerden bir kısmına deprem ile azap yapıldı. Toprak altında kaldılar. Bunların arasında salihler de vardı” denildiğinde ‘Evet, salihler de birlikte helak oldular. Çünkü Allaha isyan olunurken susmuşlardı’ buyurdu” – Taberâni
İşte buradan da anlıyoruz ki, Müslüman haksızlığa, zorbalığa, yolsuzluğa, hırsızlığa ve zulme ortak olmaz. Bu gibi işleri yapan kim olursa olsun karşı olur. Bu karşı çıkış kişinin imanıyla doğru orantılıdır ki, Gücü yeten eliyle, yetmeyen diliyle, ona da gücü yetmeyen kalbinden buğzederek haksızlık yapanlara karşı olmalıdır.
Yüreği İman Dolu Bir Millet Olmak
İşte o millet biziz. 100 yıldır, öz benliğimizden koparmak, dinimizi unutturmak ve bizleri parçalara bölerek kürt-türk ayırıp yutmayı çok istediler. Nesli tahrip edip, sıkı aile bağlarını bozmayı çok istediler. Halada bu ülkede yayınlanan onlarca dizi bu amaca hizmete eder. Yine bu amaca hizmet eden, onlarca siyasi gelmiş geçmiştir.
Fakat hiçbiri muvaffak olamamıştır ki, bunu başımıza gelen musibetlerden anlıyoruz. Bu musibet ister deprem olsun, ister sel, her ne olursa olsun ortada bir afet, bir yıkım bir güçlük varsa, ülkenin doğusu da batısı da seferber olarak yaraları sarmaya başlıyor.
Üstelik bunu o kadar hızlı ve bilinçli bir şekilde yapıyor ki, bu tür musibetler esnasında hiçbir varlık gösteremeyen ülkemin gelmiş geçmiş tüm hükümetlerine neredeyse yapacak iş kalmıyor. İşte yüreği iman dolu o aziz millet biziz. Enkazdan çıkardığımız her çocuk için, her yaşlı ana, her genç için tekbirlerle yeri göğü inleten millet biziz.
Yer sarsıldığında, gök aydınlandığında ve derinden uğultular yükseldiğinde, şehadet parmağı havada, “Allah’u Ekber“ diyerek, sonrasında yine ağzı dolusu kelimeyi şehadet getirerek, ölümü bekleyen biziz. Biz göğsü iman dolu bir milletiz. Bizi hiçbir güç birbirimizden ve dinimizden koparamayacaktır. İşte biz böyle bir milletiz, böyle bir ümmetiz…
Zulüm Zina Zelzele
Depremin Sebepleri ve Zelzelenin Tefekkürü adlı konumuza son verirken deprem ve zina ile alakalı videoalar için burayı tıklayarak youtube üzerinden izleyebilirsiniz