Hadislerin Önemi ve Hadis Toplama Şekilleri
Hadislerin Önemi ve Hadis Toplama Şekilleri Hadis; Hz. Peygamber’i dinleyen sahabeden başlayarak onu rivayet edenlerin adlarının yazılı olduğu senet ile Hz. Peygamber’in söz, fiil veya takririnin yazıldığı metinden meydana gelir. Yani hadis deyince, senet ve metinden oluşan bir yazılı yapı anlaşılır. Ancak Riyâzü’s-sâlihin adlı en sahih kabul edilen hadis kitabında hadis metinlerinin kolay okunup öğrenilmesi için sahabe dışındaki raviler yani senet kısmı müellif tarafından çıkarılmıştır.
Hadis ilminin gayesi, rivayetlerin sahih ve doğru olanlarını sahih ve doğru olmayanlarından ayırmaktır. Bir başka ifade ile Hz. Peygamber’in söylemediği bir sözü ona söyletmemek, yapmadığı bir işi ona yaptırmamak, yani sünneti asli berraklığı içinde korumaktır.
Hadis veya Hadisi Şerif Nedir?
Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi Hadisi şerifler Resulullah sav söz ve davranışlarını anlatan, dinin kuran-ı kerimden sonra gelen ikinci ana kaynağı olan metinlerdir. Bu metinler; hadisi rivayet eden ravilerin güvenilirliği de test edilip araştırılarak, günümüze kadar ulaşmıştır. Nitekim Kuran-ı Kerim eğer bize ne yapacağımızı söylüyorsa, hadisi şeriflerde o şeyi nasıl yapacağımızı gösterir.
Kimi müsteşriklerin gayretleriyle uzun yıllardan beri hadis inkârcılığı yapılıyor olsa da, tarih boyunca hadis inkârcıları hiçbir şekilde bir başarıya ulaşamamış, her daim kendileriyle tenakuza düşmüşlerdir. Ehlisünnet düsturunca hadisi şerifler bu dinin ayrılmaz bir parçasıdır. Hadisi inkâr eden dinini inkâr etmiş olur. Hatta hadisi şeriflerin tamamını inkâr eden, kati suretle dinden çıkmış olur.
Kaç Çeşit Hadisi Şerif Vardır?
Hadis ilmiyle uğraşan âlimlere muhaddis denir. Muhaddisler hadisleri toplarken; ravilerin doğruluğuna göre, rivayet edenlerin çokluğuna ve metnin sağlamlığına göre çeşitli guruplara ayırarak tasnif etmişlerdir. Bu tasnifler aşağıdaki gibidir:
- Hadis-i mürsel: Sahabe-i kiramın ismi söylenmeyip, Tabiinden birinin doğruca, (Resulullah aleyhisselam buyurdu ki) dediği hadis-i şerif.
- Hadis-i müsned: Resulullaha isnat eden Sahabinin ismi bildirilen hadis-i şeriflerdir.
- Hadis-i müsned-i muttasıl: Resulullaha kadar, aradaki ravilerden hiçbiri noksan olmayan hadis-i şerif.
- Hadis-i müsned-i münkatı: Sahabîden başka, bir veya birkaç ravisi bildirilmeyen.
- Hadis-i mevsul: Sahabinin, (Resulullahtan işittim, böyle buyurdu) diyerek haber verdiği, hadis-i müsned-i muttasıl demektir. Bunlara, hadis-i merfu da denir.
- Hadis-i mütevatir: Birçok Sahabenin, Resulullahtan ve başka birçok kimsenin de, bunlardan işittiği ve çok kimselerin haber verdiği hadis-i şeriflerdir. Bunların, bir yalan üzerinde sözbirliği yapmalarına imkân olmaz. Bu hadis-i şeriflere inanmayan kâfir olur.
- Hadis-i meşhur: İlk zamanda bir kişi bildirmişken, ikinci asırda şöhret bulan hadis-i şeriflerdir. Yani bir kimsenin Resulullahtan, o kimseden de, çok kimselerin ve bunlardan da, başka kimselerin işittiği hadis-i şerif olup, son duyulan kimseye kadar, artık hep mütevatir olarak bildirilmiştir. Meşhur hadislere inanmayan da kâfir olur.
- Hadis-i mevkuf: Sahabiye kadar söyleyen hep bildirilip, Sahabnin, (Resulullahtan işittim) demeyip, (Resulullah böyle buyurmuş) dediği hadis-i şerif.
- Hadis-i mensuh: İlk zamanda söyleyip, sonra değiştirilen hadis-i şerif.
- Hadis-i müteşabih: Tevile muhtaç olan hadis-i şerif.
- Hadis-i munfasıl: Aradaki ravilerden, birden fazlası unutulmuş olan hadis-i şerif.
- Hadis-i müstefid: Söyleyenleri üçten çok olan hadis.
- Hadis-i kudsi: Manası Allahü teâlâdan, kelimeleri Resulullah tarafından olan.
- Hadis-i kavi: Söyledikten sonra, bir âyet-i kerime okuduğu hadis-i şerif.
- Hadis-i nâsih: Son zamanlarında söyledikleri hadis-i şerif.
- Hadis-i sahih: Âdil ve hadis ilmini bilenden işitilen, müsned-i muttasıl, mütevatir ve meşhur hadis
- Haber-i âhâd: Bir kimse tarafından söylenilen, müsned-i muttasıl hadis-i şerif.
- Hadis-i muallâk: Baştan bir veya birkaç ravisi veya hiçbir ravisi belli olmayan.
- Hadis-i âmm: Bütün insanlar için söylenmiş olan hadis-i şerif.
- Hadis-i has: Bir kimse için söylenmiş hadis-i hadis-i şerif.
- Hadis-i hasen: Bildirenler, sadık ve emin olup, fakat hafızası, anlayışı, sahih hadisleri bildirenler kadar kuvvetli olmayan kişilerin bildirdiği hadis-i şerif.
- Hadis-i garip: Yalnız bir kimsenin bildirdiği hadis-i sahihtir. Yahut aradakilerden birine, bir hadis âliminin muhalefet ettiği hadis-i şerif.
- Hadis-i zayıf: Sahih ve hasen olmayandır. Ravilerden birinin hafızası, adaleti gevşek veya itikadında şüphe vardır. Bu hadise göre fazla ibadet yapılır; fakat içtihatta bunlara dayanılmaz.
- Hadis-i muhkem: Tevile muhtaç olmayan hadis-i şerif.
- Hadis-i maktu: Söyleyenler, Tabiin-i kirama kadar bilinip, Tabiinden rivayet olunan hadis-i şerif.
- Hadis-i şaz: Birinin, bir hadis âliminden işittim dediği hadis-i şerif.
- Hadis-i merdud: Manası olmayan ve rivayet şartlarını taşımayan söz.
- Hadis-i müfteri: Müslüman görünen dinsizlerin uydurdukları söz.
- Eser: Mevkuf ve maktu hadis veya dua bildiren merfu hadis.
- Hadis-i muddarib: Muhtelif yollardan, birbirine uymayan şekilde bildirilen.
- Hadis-i mevdu: Bir hadis âlimine göre, hadis olma şartlarını taşımayan hadis, sadece o âlime göre mevdu, yani uydurma olur. Hadis usulü ilminde müctehid olan bir âlim, bir hadisin sahih olması için, lüzum gördüğü şartları taşımayan bir hadis için, benim mezhebimin usulünün kaidelerine göre mevdudur der. Yoksa (Peygamber efendimizin sözü değildir) demek istemez. Yani, hadis-i şerif denilen bu sözün hadis olması, bence anlaşılmamıştır demektir. Hadis usulü ilminin başka bir müçtehidi de, hadisin doğru olması için aradığı şartları bu sözde bulunca, hadistir, mevdu değildir diyebilir. Dört mezhep arasında ayrılık bulunması, sözlerinin yanlış olacağını göstermediği gibi, hadisler için de, böyledir. Böyle şeyler, içtihad işi olduğundan, bir müçtehidin mevdu demesiyle, hakikatte mevdu olması lazım gelmez.
Yukarıda da görüldüğü gibi İslam âlimleri kendilerine ulaşan hadis metinlerini otuzun üzerinde bölüme ayırarak tasnif etmiş, bu tasnifleri isimlendirmiş ve yine bu tasniflerin açıklamalarını bize bildirmiştir. Ayrıca yine hadisler özellik bakımından üçe ayrılmaktadır ki onlar:
- Birinci kısım hadisler Kuran-ı Kerim’i teyit etmektedir.
- İkinci kısım hadisler Kuran’ın getirdiği hükümleri açıklamaktadır.
- Üçüncü kısım hadisler ise kitapta geçmeyen konular üzerine hükümler koymaktadır.
En Sahih Hadis Kitapları Hangileridir?
Kütüb kelimesi, Arapça kitaplar anlamına gelir. Sitte ise ”Altı” demektir. Kütübü sitte ulema tarafından güvenilir hadis kaynaklarının toplandığı altı kitaptan oluşur. Peygamber efendimizden rivayet edilen ve günümüze kadar ulaşan sahih hadisler, her Müslümanın faydalandığı en mühim kaynaklardan biridir.
Kütübü sitte, altı yazar tarafından kaleme alınan, sahih hadislerin yer aldığı hadis kitaplarıdır. Ehli Sünnetin çoğunluğu sadece bu kitaplarda aktarılan rivayetleri kendisine referans alır. Kütübü Sitte’de peygamber efendimizin sözleri, yaptıkları, öğütleri ve uyarıları yer alır.
Hz. Muhammed sav her hareketiyle çevresindeki insanlara örnek olmuş ve söylediği sözlerle insanlığa evrensel mesajlar vermiştir. Bu nedenle her Müslüman Kütübü Sittede yer alan hadisleri sık sık okumalı ve peygamber efendimizin hayatını örnek almalıdır.
Kütübü Sitte Yazarları ve Kitaplarının İsimleri Nelerdir?
- 1 – Müslim bin Haccac: El camiu’s sahih
- 2 – Muhammed el Buhari: El camiu’s sahih
- 3 – Muhammad ibn Isa at Tirmizi: Sünen-i Tirmizi
- 4 – Ali ibn Sinan el Nesai: Sünen-i Nesai
- 5 – Ebu Davud es-Sicistâni: Sünen-i Ebu Davud
- 6 – İbn Mâce el-Kazvînî: Sünen-i İbn Mace
Hadisler Bize Nasıl Ulaştı?
Bu takip ve kayıt işlemi, önceleri, büyük ölçüde ezberlemek yoluyla gerçekleşiyordu. Zaten İlahi kader, Peygamberi göndermeden önce o günkü Arap toplumunu böyle bir görev için hazırlamış, onları son derece güçlü hafızalarla seçkin kılmıştı. Öyle ki, uzun çöl yolculuklarında, onlar, deve üzerinde iken hafızalarından satranç oynayabilecek bir hale gelmişlerdi.
Peygamberimiz ise, konuştuğu zaman, değil öyle güçlü hafıza sahiplerinin, en zayıf hafızalı insanların bile rahatlıkla belleyebileceği şekilde tane tane konuşurdu. Hazreti Aişe, bu durumu, “İsteyen, onun harflerini bile sayabilirdi” sözüyle tasvir eder
Dinleyenin hafıza gücü ile konuşanın bu özelliğine, bir de, Peygamberin her sözünü ve her hareketini iyice belleyip insanlara aktarmak yönündeki Sahabe duyarlılığı eklenince, onun ağzından çıkan her sözün ve attığı her adımın zihinlerde, gönüllerde, dillerde ve hayatlarda sapasağlam bir şekilde yerleşmesi için gerekli olan bütün şartlar tamamlanmış oluyordu. Üstelik bunu, bizzat Peygamberimiz sav bir görev olarak Sahabelerine yüklemiş ve şöyle buyurmuştu:
“Benden bir şey işitip ezberleyen ve onu başkalarına ulaştıran kimsenin Allah yüzünü ağartsın. Bakarsınız, kendisine bilgi ulaştırılan kişi, onu işitenden daha iyi anlar” Ebu Davud
Peygamber Efendimiz Hadisleri Yazdırdı mı?
Peygamberimiz hayatta iken onun sözlerini yazan Sahabeler de olmuştur ki, bunların başlıcası, Hadis ilminin en önemli isimlerinden Abdullah ibni Amr’dır. O, Peygamberimizden ne işitirse yazardı. Bazıları ona “Resulullah sakin halde iken de konuşur, öfkeli iken de. Sen ondan duyduğun her şeyi yazma” deyince o da yazmayı bıraktı.
Fakat bu durumu Peygamberimize anlatınca, o, dilini işaret ederek, “Yaz,” buyurdu, “Nefsimi elinde tutan Allah’a yemin olsun ki, buradan, haktan başka bir şey çıkmaz.” Bunun üzerine Abdullah eskisi gibi hadisleri yazmaya devam etti.
Sahabenin bir diğer özelliği de, doğrulukları idi. Resulullah’ın terbiyesi onları öyle bir kıvama getirmişti ki, yalanın her türlüsünden tabiatları itibarıyla nefret ederler ve en küçük bir yalanı akıllarından dahi geçirmezlerdi. Fakat Peygamberimizden sonraki dönemlerde, çok çeşitli kültürlerden insanların İslâm’a girmesi, arkadan da malûm fitne hareketlerinin vuku bulması ve çeşitli sapık mezheplerin ortaya çıkmasıyla birlikte bir kısım insanlar Peygamber adına yalan söylemekten çekinmez hale gelince, Sahabe de hadis rivayeti işini sıkı tutmaya başladı.
Öyle ki artık “Resulullahtan işittim ki” diyerek söze başlayan herkesin sözüne itibar edilmiyor, ondan şahit veya yemin isteniyor yahut daha başka yöntemlerle sözlerinin doğruluğu kontrol ediliyordu.
Hadis Okumanın Faydaları Nelerdir?
Hadisler olmasaydı, İslamiyet’i tam manasıyla öğrenemezdik. Ben Müslümanım diyen kimse, İslamiyet’i, onu getiren Peygamber gibi yaşamaya gayret edeceğine göre, öncelikle Resul-i Ekrem Efendimizin hadislerini ve sünnetlerini öğrenmeye gayret etmelidir.
Hadisleri okuyup öğrendikçe, mükemmele doğru giden yolda mesafeler almaya başlarız. Doğruyu yanlışı tanırız. Davranış bozukluğumuzu fark eder, kusurlarımızı kolayca yakalarız. İşte o zaman kendimizi hesaba çeker, hatalı davranışlardan uzak durmaya çalışırız.
Hadisleri okudukça, dünyalar kadar geniş bir gönül, derin bir anlayış, büyük bir hoşgörü kazanırız. İnsanı sevmeyi, anlamayı ve onu bağışlamayı öğreniriz. Anlayışsız, görgüsüz, hatır gönül dinlemeyen biriyle karşılaştığımız zaman, Şefkat Pınarı Efendimizin kaba ve katı bedevilerin haşin davranışlarına nasıl katlandığını ve onlara kızıp bağırmadığını hatırlayarak kabarmakta olan öfkemizi teskine gayret ederiz.
İnsanları hoş görmenin onun sünneti olduğunu düşünerek rahatlamaya çalışırız. Peygamber Efendimizin muhtelif tatbikatlarıyla fıkhi konular iyice öğrenilir Mesela Kur’an “Namaz kılın” der; ama namazı nasıl kılacağımızı anlatmadığı için bunları sünnetten öğreniriz.
Kur’an bize “Zekât verin” der; zekâtı hangi mallardan, ne kadar vereceğimizi sünnetten ve hadisten öğreniriz. Kur’an “Haccedin” der; nasıl haccedeceğimizi, bu farzı zekât gibi yılda bir değil; ömürde bir defa yapacağımızı hadisten ve sünnetten öğreniriz.
Uydurma Hadislerin Tesbiti Video
Hadislerin Önemi ve Hadis Toplama Şekilleri adlı konumuza son verirken, hadislerle alakalı videolar izlemek isterseniz buraya tıklayarak youtube üzerinden izleyebilirsiniz.