Kötü Ekonominin Toplum Üzerindeki Etkileri
Kötü Ekonominin Toplum Üzerindeki Etkileri; aslında keyifli bilgi olarak ekonomi çok girmek istemediğimiz bir alan. Çünkü ekonomi hele de bu zamanlarda insanımıza keyif verecek nitelikte değil. İşin aslı cumhuriyet kurulduğundan beri bu devran böyle devam ediyor. Sanki birileri özel olarak bir sistem kurmuş, kimsenin başarmasına müsaade edilmemiş ve her gelenin batırması gerekiyormuş gibi durum söz konusu…
Şimdi birileri de çıkıp başaranları darbeyle ihtilal ile devirdiklerinden, geri kalanların başarısız olması gayet doğal derse ona da sözümüz yok. Fakat netice itibariyle ülkemizin başaramadığı gayet ortadadır. Hâlbuki bu halka sorsalar, bu halk bu cendereyi kırma noktasında ortaya çıkan bir liderin ölümüne arkasında durmaktan çekinmez.
Fakat ülkeyi yönetenlerin elini taşın altına sokup böyle bir riske girmek ve koltuklarından olmak istemediklerinden dolayı, üç tarafı denizlerle çevrili ülkede balıkçılığı, coğrafya kitaplarında “tarım ülkesiyiz” diyerek öğrettikleri halde tarımı, “hayvancılık geçim kaynağımız” dedikleri halde ise hayvancılığı bitirmek onlara daha kolay gelmiştir.
Kötü Ekonomi Ruh Sağlığını Bozar
Biz bu yazımızda yöneticilerin neden kötü bir ekonomiyle milleti perişan ettiğine değinmeyeceğiz. Kötü ekonomiyle perişan olan halkın yaşadıklarına değineceğiz. Elbette kötü ekonominin insanda ve dolayısıyla toplumda uyandırdığı sıkıntılardan biri ruh sağlığının bozulmasıdır.
Haleti ruhiyesi bozuk toplumlardan iyi davranışlar beklenemez. Böylesi toplumlarda empati yok olur, bencillik ve hodbinlik başlar. “Komşusu açken, tok yatan bizden değildir” noktasından “Gemisini yürüten kaptan” veya “Sobamı tüttürmek için gerekirse komşunun evini yakarım” noktasına gelinir.
Oysa toplumların ayakta kalmasının birinci şartı empati yeteneği, yardımlaşma karşılıklı hoşgörüdür. Ciddi anlamdaki yoksulluk, toplumun büyük kesimini olmak istemediği noktaya, yapmak istemediği işlere sevk eder. Yine ekonominin çöktüğü ve bu çöküşün uzun süre devam ettiği toplumlarda intihar vak’aları önemli oranda artış gösterir.
Kötü Ekonomi Cinayetleri Artırır
İntihar vakalarının arttığı bozuk ekonomiyle yönetilen ülkelerde insanlar bir süre sonra cinnet hali yaşar. Kendi canına kıyamayan insanlar, başka canlara kıyma noktasına da gelebilir. Bu genelde öylesine bir cinayet değil; bir plan içeren bir amacı olan cinayetlerdir
Nitekim ya bir kuyumcuyu gasp, ya birini öldürüp malına konma, ya bir vurgun veya bir hırsızlık vakası neticesinde cinayetler işlenir. Çünkü böyle zamanlarda hayat zordu. Ve insanlar zorlandıkları yaşam koşullarını değiştirmek için, bir defaya mahsus yapacaklarını sandıkları gayri meşru işlere yönelirler.
Halbuki bu bir defa hiçbir zaman son olmaz. Su testisi su yolunda kırılır veya müebbet hapislerle sonuçlanır. Tabi ki üzülmemek elde değil, insanımız bu hak etmiyor. Üç kıtada at koşturan bir imparatorluğun varisleri bugün bu hale düşmüşse, oturup ağlamak gerek.
Çünkü 614 sene hüküm süren o imparatorlukta hırsızlık ve gasp yüzünden sadece 14 kişinin kolu kesilmiş, karşılığında üç kıtada asayiş ve güven sağlanmış, insanlar kapı kilidi kullanmadan uyumuştur. Fakat aynı imparatorluktaki refah seviyesini konuşmak gerekirse, kış aylarında kurtlar aç kalmasın diye dağlara taze et bırakıldığı gerçeğini unutmamak lazım. Şimdilerde bir kilo et alıp yiyemeyen insanımızın, o gün ki şartlar karşılığında itten köpekten daha değersizleştiği de gerçekler arasındadır.
Kötü Ekonomi Fuhuş Suçunu Artırır
Hükümet yöneticileri dini bütün insanlarmış, alınları secdeden kalkmaz, kadınları mesture; üstelik kul hakkı da yemezlermiş. Aman ne güzel! Bütün bu güzelliklere rağmen ekonomiyi bozan dini bütün bir lider, dindarlığına rağmen halkı gayri meşru işlere, fuhuşa teşvik etmiş olur.
Elbette ki aç kalan gitsin fuhuş yapsın demiyoruz. Fakat yoksulluk yüzünden bu işi yapan kadınları ve sayısını görmezlikten gelmek bize bir şey kazandırmaz. Geçen youtubede izlediğim bir videoda kadın kendini sattığını ima ettiğinde tüylerim diken diken oldu. Adeta kendimden, yaşadığım çağdan, böyle zalim bir düzenin ferdi olmaktan utandım.
Her ne kadar zina etmek ülkemizde artık bir suç sayılmasa bile, toplumun fuhuş yüzünden dejenere olması kaçınılmazdır. Zinanın halk arasında yayılması, hele de ekonomik çöküşler nedeniyle bu işin artması, toplumda geri dönüşü olmayan ve kapanmayan yaralar açar. Nesil bozulur, nesep bilinmez hale gelir.
Hâlbuki İslam’da nesep önemli bir kavramdır. Bugün Avrupa’da bu kavramın olmaması, babasını bilmeyen yüz binlerce çocuğun türemesine neden olmuştur. Yetimhanelerde babasız büyüyen çocuklar topluma karşı hınç beslemiş, babasızlığının sebebini içinde yaşadığı toplumda aramıştır.
Kötü Ekonomi Yuvaları Yıkar
Toplumun en küçük yapı taşı ailedir. Aile düzendir, bir ülkenin teminatıdır. Aileler yıkılmaya başladığında, o ülkede bedeni ayakta tutan hücreler bir bir ölüyor demektir. Peki, kötü ekonomi neden yuvaları dağıtır?
Çünkü erkek evin ihtiyaçlarını karşılayamaz. Üzerinde her daim büyük bir baskı hisseder. Fazla gelen faturalar için eşine kızar, ödeyemediği faturalar için kendine kızar. Evin hanımı tuz dediğinde alamadığı tuz için erkeğin iç dünyasında psikolojik sorunlar baş gösterir.
Bugün ülkemizde, boşanmaların hızla artış gösterdiği, evlenenden çok boşananların olduğu istatiksel bir gerçektir. Bu gerçek bize birer birer hücreleri kaybettiğimizi gösterir. Ekonomik sıkıntılar, aile içinde kavgaların, dövüşlerin, geri dönülmesi veya telafisi imkânsız davranışların önünü açar.
Kötü Ekonomi Şans Oyunlarını Artırır
Gelir seviyesi düşük olan ülkelerde şans oyunları veya kumar daha fazla oynanır. Çünkü bir umut yaşadığı kötü şartlardan kurtulma arzusu, kumarı ona bir fırsat kapısı olarak gösterir. Hâlbuki kumar batakların en büyüğüdür. Kumar masasında kazanan görülmemiştir. Kumarda hep kasa kazanır.
Belki üç beş kuruşu kenarda beklerken, onu da kumar masalarında kaybeden adamın kaybedecek hayata dair hiçbir şeyi kalmaz. Sizde takdir edersiniz ki, dünya üzerinde en çok korkulması gereken kişi, kaybedecek hiçbir şeyi olmayan insandır. Öyle ya kaybedecek hiçbir şeyi olmayan bir insanı, neyle durdurabilir veya neyle korkutabilirsiniz ki?
Kötü Ekonomi Hırsızlığı Artırır
Ülkemizin haber bültenlerinde hırsızlık haberlerini çıkarırsan, günde bir saat süren haber bültenlerinin on dakikadan daha fazla sürmeyeceğini hep beraber temaşa edebiliriz. Düşünseniz bir adam açsa, açlıktan çalıyorsa ona kim ne diyebilir? İslam fıkhına göre bir adam açlık yüzünden çalıyorsa eğer, çaldığı ona helaldir. Bir şart var ki o da açlıktan ölmeyecek kadar çalması gerektiğidir.
Yani demem o ki açlıktan hırsızlık yapan hırsıza, İslam bile ceza vermezken, yoksulluk ve açlığın artık bir yaşam biçimine dönüştüğü hayatlar yaşayan insanları, hırsızlıktan kim men edebilir? Buna kimin gücü yetebilir ki? İşte bu yüzden her zaman deriz ki devletin dini adalettir. Adaleti gözetmeli, milli geliri ülke insanına eşit dağıtabilmeli, en azından gelirler arasında koca koca uçurumlar olmamalıdır.
Ve yine bir ülkede fakirlik yoksulluk ve kötü ekonomi artmışsa, orada aynı oranda haksız kazanç, rant, faiz ve yolsuzlukta artmış demektir. Çünkü iyinin iyiyi davet ettiği gibi, kötüde kötüyü davet eder. Her kötülük, arkasından getirdiği başka bir kötülüğü çığ gibi insanlar üzerine yuvarlar.
Bu yüzden bir liderin namazına niyazına, hac ibadetine, karısının tesettürüne bakılmaz. Onun para ile olan işlerine, halkın refah seviyesini ne kadar yükselttiğine bakılır. Çünkü liderin namazı, orucu ve hac ibadeti kendinedir. Adaleti ve halkına sağladığı refah ise herkesedir. Allah; başımıza, halkının refah seviyesini artıran, halkının geçim yükünü gerçek anlamda üzerine alan liderler nasip etsin bize.
Kötü Ekonominin Gençler Üzerindeki Etkisi
Kötü Ekonominin Toplum Üzerindeki Etkileri adlı konumuza son verirken, kötü ekonominin etkileri ile alakalı başka videolar izlemek istiyorsanız, buraya tıklayarak youtube üzerinden izleyebilirsiniz.