Kuran Müslümanlığı Nedir Ne Anlama Gelir?
Kuran Müslümanlığı Nedir Ne Anlama Gelir? Birileri içeriden birileri dışarıdan yeni değil; tam 1400 yıldır İslam’ı yıkmak için uğraşa dursun Rabbimiz ”Zikir olan Kuran’ı biz indirdik ve onun koruyucusu da biziz” buyurarak, dini yıkma gayretlerinin tamamının boşa gideceğini bizlere müjdelemiştir.
Nitekim bazen söz haktır, dava batıldır. Bazen de dava batıl olur; lakin söz hak olur. Fakat kuran Müslümanlığı denen kavramı ortaya atanların sözü de batıldır, davaları da batıldır. Onlar bu iddialarına, aklen ve dinen tutunacak tek bir dal bulamazlar.
Vakıa öyle cümleler, insana tatlı gelen öyle sözler vardır ki, o sözleri şeytan; insanın sağından yaklaşarak, tam da sağından ta kulağına fısıldayarak, ona çok iyi bir yoldaymış hissiyatı verdirir. Ve böylece o insanı yoldan çıkarır.
“Aman ne kadar müminler! Tatlişkolar! Ne kadar da tatlılar! Ne kadar da dini bütün bireyler!” minvali sözlerin dayanılmaz hafifliğine kapılarak her biri bir müceddid edasıyla yaşar. Oysa iddiaları ve tuttukları yol, ilanihai bu tatlişkoları (!) esfele safiline götürür.
Kuran Müslümanı Nasıl Olunur?
Mamafih kuran Müslümanlığı demek, İslam’daki dört delilin üçünü inkâr ve iptal etmek demektir. “Ben sadece kuranda ne varsa ve ne yazıyorsa ona inanırım, gerisi beni ilgilendirmez” diyen kendi tabirleriyle kuran Müslümanı olur. Oysa Ehlisünnet inancına göre edille-i şeriyye dörttür. Buna dinde dört delil denir. Bu deliller sırasıyla;
- Kuran
- Sünnet
- Kıyas
- İcma
Şeklindedir. Yani bir mesele hakkında hüküm verilmek istendiğinde, kurana bakılır, ondan bulunmazsa, hadislere, ondada bulunmazsa, âlimlerin icmasına ve yine onda da yoksa kuran ve sünnetten benzer olaylarla mesele kıyas edilerek hüküm verilir.
Buradaki en problemli ve en tehlikeli olansa, Resulullah sav hadislerinin tamamını inkâr ve iptaldir. Sadece sahih olan birkaç hadisi inkâr ve iptal etmek bile insanı dinden çıkarırken, hadislerin tamamını iptal ve inkâr etmek insanı kâfir yapar.
Evet, gerçek olan tam da budur. “Kuran Müslümanıyım” demekle “Ben kâfirim” demek arasında hiçbir fark yoktur. Yazılı olan bütün kaynaklara bakılsa, ehlisünnetin mihenk taşı dört mezhep imamının dördününde fıkhına baksalar, dünyada yaşamış gelmiş geçmiş, hangi âlimin kitabına baksalar, “Ben kuran Müslümanıyım” diyen kâfir olur, dinden çıkar.
Bu arkadaşların bir de şöyle iddiaları var. “Allah kuran-ı kerimde ‘İşte biz onu (Kur’an’ı) apaçık ayetler olarak indirdik; şüphesiz Allah, dilediğini hidayete yöneltir’ buyurmuştur. O halde bizim dinimizi öğrenmemiz ve bilmemiz için kuran yeterlidir. Çünkü kuran apaçıktır” diyerek, kuranın yeteceğini iddia ediyorlar.
Yine bu iddialarının arkasına sığınarak, hadislerin bozulduğunu, yalan söylenildiğini, hadislerin tahrif edildiği iddiasında bulunuyorlar. Hâlbuki dinin korunmasının bir şartı, hadislerinde korunmuş olmasını gerektirir.
Çünkü birçok ayetin ve birçok hükmün tefsiri hadislerdir. Bizatihi Resulullah sav sünnetidir. Onun sünneti ve hadisleri olmasa, namazın beş vakit olacağı, rekâtların kaç olacağı bile bilinemez ibadet yapılamazdı.
Kuran Apaçık Bir Kitap Değil mi?
Bunun aksini söylemek insanı kâfir eder. Çünkü Rabbimiz kuranın apaçık ayetlerle indirildiğini buyurmuştur. Fakat kuranın açık ve apaçık olması, onu okuyan herkesin, ondan doğru olanı göreceği, doğru manayı çıkaracağı ve doğru anlayacağı anlamına gelmez.
Bu neye benzer? Düşünün ki kaybolan bir iğneyi arayan birçok insan aynı noktaya baktığı halde, hatta kimileri üzerine basıp geçtiği halde, içlerinden sadece biri veya birkaçı o kaybolan iğneyi bulur.
Oysa herkes aynı yere bakmış, aynı şeyi ve aynı yeri aramıştır. Kaldı ki iğne apaçık bir şekilde ortada iken, yine de birinin gördüğünü diğerleri görememiş ve idrak edememiştir.
İşte kuran da böyledir. Onu herkes okur, herkes idrak edemez. Onu herkes okur, ama ondaki derinliği herkes kavrayamaz ve yine onu herkes okur ama herkes olduğu gibi anlayamaz. Üstelik bu kuranın apaçık oluşuna halel getirmez. Çünkü istidatlar muhteliftir. Kimi az akıllı, kimi ahmak, kimi kıt, kimi çok zeki iken herkesin kuranı okuyarak, onu doğru bir şekilde anlaması nasıl beklenebilir?
Zaten Rabbimiz dileseydi, Kuran-ı kerimle beraber bir peygamber göndermez, onu bir taşın üzerine indirir, “Haydi buna uyun” derdi. Fakat kuranla beraber, Resulullah sav bize peygamber olarak gönderen rabbimiz onu bize örnek kılmış, onun yaptığı gibi yapmamızı, ona uymamızı, ondan ileriye gitmemeyi, onun emrettiğinden de aşağı kalmamayı emretmiştir.
Ve Resulullah sav bir insandır. Böylece, kuran-ı kerimin yaşanacağına, hayata tatbik edileceğine dair insanlar için yaşayan misaldir. Bu misalden sonra, “Bu kuranı, insan olanın yapabilmesi veya yaşayabilmesi çok güçtür” demek mümkün olmamıştır.
Kuran Müslümanlığının Sakıncaları Nelerdir?
Tuhaf bir şekilde, öyle büyük bir kavram kargaşası oluşturuluyor ki, sanki 1400 yıldır ehlisünnet vel cemaat üzere olan Müslümanlar kuran Müslümanı değilmiş, kurandan kopukmuş gibi bir anlam çıkıyor. Birileri hadisleri inkâr ederek, küfre düşmüşken, birileri bu iddia ile zındıklara bile rahmet okutmuş iken, bir de ehlisünnet Müslümanı bu iddialarıyla tekfir etmiş oluyorlar.
Yani hadis inkârcıları kuran Müslümanı oluyor, kuranı takip ediyor. Ehlisünnet Müslümanlar ise kuran Müslümanı olmuyor. Hâlbuki bu büyük bir iftira ve bühtandır. Çünkü onlar gerçek manada kuranı takip etmiş olsalardı, Kuranın onları direk peygambere götüreceğini zaten bilirlerdi:
“Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının.” Haşir, 59/7
Kuran Müslümanlığının Amacı Nedir?
Yazının ta başında içten ve dıştan birçok düşmanın İslam’ın temellerine dinamit koyup yok etme amacı taşıdıklarını ifade etmiştik. Kuran Müslümanı olduğunu iddia edenlerin amacı da budur. Tarih boyunca değişik isimler ve değişik mihraklar tarafından sıklıkla sahnelenen oyunlardan biri Resulullah (sav) devreden çıkararak, İslam adına kendi fikirleri ve kendi anlayışları üzere din ihdas ederek birilerine istedikleri gibi at koşturma imkânı bahşetmektir.
Nitekim Resulullah sav sünneti ve hadisleri, ayetlerin yanlış anlaşılmasına, yanlış manalar verilmesine bir engeldir. Sünnet, ayetlerin gerçek hayatta nasıl uygulanabileceğine dair birer açıklamadır. Açıklamayı ve uygulama metodunu kaldırırsan, kuran-ı kerimi kendi kafana göre istediğin gibi manalandırır ve sahada istediğin gibi bir uygulama metodu oluşturabilirsin.
Kaldı ki; kendilerini “Kuran Müslümanı” olarak tanımlayan birçok insanın, sadece hadisleri inkâr etmekle kalmadığını, bir süre sonra ayetleri de gerçek manasından uzaklaştırdığını görürüz. Her kuran Müslümanı, kuranı okuyarak kendi anlayış ve idrakleriyle kuranı yaşamaya kalksa, ilanihai bu işin sonunda kuran Müslümanı adedince din peydahlandığını görmek çokta şaşırtıcı olmasa gerektir!
Öte yandan büyük bir handikap olarak kabul ettiğimiz mevzulardan biri de, güya kuran Müslümanı olan bu insanların, kuranın anlaşılması için, kitaplar yazmasıdır. Öyle ya! Kuran kendi başına yetiyor da ne diye kuranı açıklayan kitaplar yazarsın ki?
Netice olarak, hangi dağa çıksanız, hangi ovadan baksanız, aklen ve dinen ehli sünnet vel cemaat üzere olmaktan başka kurtuluş yolu bulamazsınız. Bunun dışındaki her fikir, her akım ve her yol merduddur. Reddedilmiştir.
Öte yandan bu yazı, herhangi birilerini hedef almak, herhangi birilerini karalamak niyetinde değildir. Bu yazı günahkara değil, günaha karşıdır. Yanlış fili yapana değil, yanlış fiilin kendisine karşıdır. Bu yüzden isimler üzerinden hareket edilerek, birileri hedef gösterilmemiş, Müslümanlar için önemli olan ciddi bir yanlışa değinilmiştir. hayırlara vesile olmasını dileriz.

Kuran Müslümanlığı Nedir Ne Anlama Gelir? adlı konumuza son verirken, kuran müslümanlığı ile alakalı video reddiyeler için burayı tıklayarak youtube üzerinden izleyebilirsiniz.