Haram Lokma Yiyen Haramzade İflah Olmaz
Haram Lokma Yiyen Haramzade İflah Olmaz; lügatte nikâhsız birleşmeden doğan çocuğa da haramzade dendiği halde, biz halk dilinde haram yiyenlere haramzade dendiği için bu tabiri kullandık. Haram yemeninde çeşit çeşit kademesi var, mesela yol kesip yolcunun parasını çalanlara da eşkıya dendiği gibi, harami de denilir. Nitekim haram yemenin, türlü türlü yolları varken, biz bugün ticaret yaparken, alıp satarken haram yiyenlerden bahsedeceğiz.
Ahlaken ülkemizde hemen hemen her konuda toplum olarak hızlı bir dejenerasyona uğruyoruz. Neredeyse hile yapılmayan sektör, aldatmayan esnaf, çalmayan tüccar kalmadı desek, abartmış olmayız. Tabi ki istisnalarda vardır elbet; lakin işte onlar istisna olacak kadar azdır.
Resulullah sav bir gün pazarda gezerken elini buğday satan adamın buğday çuvalının içine daldırır ve buğdayların alt taraflarda ıslak olduğunu görünce, “Bizi aldatan bizden değildir” hadisini iliklerimize kadar nakşeder.
Müslümanın en önemli hasletlerinden biri olan doğruluğu, dürüstlüğü ve helal lokma kazanma amacını öyle ucuz yollarla, öyle basit ve küçük çıkarlarla takas ediyoruz ki, hayret etmemek mümkün değil. Belki birileri şimdi “Hayatı zorlaştırdılar, geçim zor. Esnaf; sahtekârlık yapmasa ayakta kalamaz” gibi bir cümle terennüm edebilir. Belki bu düşüncesinde kısmen haklıda olabilir. Fakat dürüstlük Müslümanın şiarıdır. Onu hiçbir bahaneye, hiçbir mazerete veya hiçbir zorluğa kurban edemez.
Pazarcı Esnafı Nasıl Hile Yapıyor?
Biz her ne kadar şimdi pazarcı esnafının hilesini anlatacak olsak ta; bu marangozlar dürüst, tamirciler dürüst, pazarcılar sahtekâr anlamına gelmez. İnsanımızın büyük bir bölümü, pazarcı esnafıyla sıklıkla muhatap olduğu için, ticaretin en canlı yeri pazar yeri olduğu için pazarcı esnafından hareketle konumuzu anlatmaya çalışacağız.
Tabi ki önce dürüst olmanın; insanca yaşamanın, insanca bir ortamın ve ticaret hayatının devamlılığı açısından bir mecburiyet olduğunu ifade ederken, yine dürüst tüccarın ahiretteki makamını, bir müjde mesabesinde Resulullah sav bir hadisiyle bildirelim. Çünkü onun sözü en doğru söz ve onun sözü en güzel sözdür.
“Dürüst, sözüne ve işine güvenilir tüccar, nebiler, sıddıklar ve şehitlerle beraberdir.” İbni Mace, Ticaret 1
Açıkçası böyle bir makam, böyle bir mevki çalışmakla elde edilemeyecek kadar yüce bir makam. İşte bu müjdeden sonra son dört aydır her hafta gittiğim pazarda gördüğüm; kimilerinin yüzsüzce, kimilerinin ise hiç umursamadan yaptığı hileleri anlatacağım.
Bunu anlatırken üzülmemek elde değil. Birileri bana bunları anlatmış değil. Bizatihi gözlerimle gördüğüm ve yaşadıklarım olması daha da üzücü. Bir gün üzüm alırken salkım salkım ayrılmış üzümlerden bir salkımı göstererek” Bunu alıyorum” dedim. Üzümcü esnafı, salkım üzümü tezgahtan alıp teraziye götürürken, kefeye gözüm kaydı. Biraz yüksekçe olan ve parmak uçlarından yükselip kefeye dikkatlice bakmadıkça kefenin dibi gözükmüyordu.
Kefenin dibinde önceden konulmuş neredeyse yarım kilo kadar, dalından düşmüş, dökülmüş üzüm taneleri vardı. O tanelerin üzerine benim seçtiğim bir salkım üzümü koydu. Sonra ağır gelmiş gibi salkım üzümün dallarından koparıp alarak, terazide kalan bir kilo üzümü poşete doldurdu.
Poşeti aldım parasını verdim. Sonra durumdan yine bir kez daha emin olmak için ağzını bağladığı poşetin ağzını açtım, dalından tutup kaldırdığım üzüm salkımının yarısından fazlası, poşetin dibine dökülmüş vaziyetteydi. Hiçbir şey söylemedim. Poşeti aldım yürüdüm ve gittim. Hâlbuki ticareti dürüst esnaf dalından düşmüş tane üzümleri yarı fiyatına veya yarı fiyatından daha aşağı fiyata satar. Bizim uyanık esnaf kilosu 10 TL olan üzümün dalından düşenlerini 5 TL ye satmamak için, Yani 5 TL uğruna harama bulaştı.
Akşama kadar 20 kişiye bunu yapsa, kazandığı parayla yine zengin olmaz. Çünkü haramın binası olmaz. Haram yiyen iflah olmaz. Boğazdan aşağı haram lokma indimi, tuzlu su içen, suya kanamayan ve sonunda su içe içe, haram yiye yiye çatlayıp ölen zombilere dönüşür.
Pazarcılar arasında bir başka hile var ki, bu hileyi artık bilmeyen insan yok. Ön tarafa sattıkları ürünün en iyilerini en güzellerini ve en göz alıcılarını özenle diziyorlar, arkada ise kalitesiz, tatsız, zayıf ve kısmen çürük ürünleri yerleştirip satıyorlar. Pazarların büyük bölümünde seçmece usulü ürün almak yok. Pazarcının insafına terk edilmiş halk, arkadan bozuk ve çürük ürünleri bile bile çaresiz bir şekilde almak zorunda kalıyor.
Çünkü bunu birkaç esnaf yapmıyor. Pazarcı esnafının neredeyse tamamı yapıyor. Siz hiç tezgâhını güzelce dizmeyen, kasada ne varsa tezgâha döküp poşete de öylece dolduran kaç esnaf gördünüz? Hiç şüphesiz dürüst olan böyle yapan esnaflarda vardır, fakat onlar bir elin parmak sayısını geçmez.
Şimdi yine birileri “Pazarcı esnafı tezgâhını dizmesin mi?” şeklinde itirazda bulunacak. Onlara deriz ki, elbette pazarcı esnafı ürünlerini tezgâha dizebilir. Fakat hile yapmamalı, insanları aldatmamalı. Ürünlerini ikiye ayırmalı, bozuk ve çürük olanları bir tarafa, temiz ve güzel olanları diğer tarafa dizip iki ayrı fiyattan satmalıdır.
Nasıl ki dökülmüş üzümleri önceden kefeye yerleştiren pazarcı böyle yapmak yerine, dökülmüş üzümleri ayrı bir kasa içinde daha ucuza satması gerekiyorsa, sattığı ürünü karışık olan ve içinde çürüğü ya da hasarlısı olanda ürününü ikiye ayırıp iki ayrı fiyattan satmalıdır.
Yok, ikiye ayıracak kadar ürünler birbirinden farklı değilse, o halde tezgâhını dizerken, ürünün en iyi olanlarını öne dizmemeli, eline ne geliyorsa o ürünü tezgâhına yerleştirmelidir. Bu hususlara riayet etmeyen her pazarcı esnafı haram yer, haramdan kazanır. Küçük ve çok küçük bir menfaat karşılığında ahiret hayatını dünya hayatına değişmiş olur.
Kontrol Olmazsa Hile Artar
Ülkenin güzide belediyelerinin en büyük faaliyeti simitçi kovalamak, yakaladığı garibanın tezgâhını başına yıkmak olduğundan, akıl edip; “Yahu şu pazarlardan her hafta para topluyoruz. Bir de pazarcı esnafını denetleyelim. Hile yapanı, halkı aldatanı, tartısı eksik olanı tespit edelim ceza yazalım” gibi bir düşünceyle hareket etmekten uzaklar.
Hayır, efendim, ille de birilerine ceza yazılsın demiyoruz. Önce ikazda edilebilir, ısrarla ve inatla olması gerektiği gibi esnaflık yapmayanlara sonrasında ceza kesilebilir. Nitekim pazarcı esnafının terazileri kontrol edilmiyor. Bir kilo üzümü satarken bile hileye başvuran, ürünlerin iyisini ön tarafa dizip, kötülerini arkaya dizen esnafın dürüstlüğüne kim inanır?
Kaldı ki eğer kontrol olmazsa, “Nasılsa bir kontrol yok” düşüncesiyle aslında dürüst davranan esnafta, sahtekârlığa teşvik edilmiş olur. Ayrıca her şeyden önce terazilerin vatandaşın net bir şekilde kiloyu görebileceği noktalara yerleştirilmesi gerekir. Neden teraziler hep arka tarafta?
Neden pazarcılar teraziyi ön tarafa koymuyor? Ve neden zabıtalar bu konuda pazarcıları uyarıp, “Ürünlerinizi alan insanlar kaç kilo tarttığınızı görmüyor. Aldıkları ürünler hususunda sizin insafınıza kalıyor. Her terazi ön tarafta olmalıdır” Diyerek kontrol yapmıyor?
Bir belediyenin pazardaki zabıtanın asli görevi bu olmalıyken, hiçbir belediyenin bu durum umurunda bile değil, ancak çeşitli vesilelerle, dindar olanı da, dini olmayanı da halkın parasıyla sanatçı getirip şarkı söyletmekle veya dansöz oynatmakla meşgul!
Kaldı ki pazarcı esnafının her hafta terazileri kontrol edilmeli, terazinin doğru tartıp tartmadığı tespit edilmelidir. Bunu belediye yapmayacaksa kim yapacak? Ürünlerin kötüsünün arkaya dizilmesini ve halkın aldatılmasını belediyeler ve zabıtalar görmüyor mu? Neden bu hususta kimse bir şey yapmıyor? Bu halk kimi kime şikâyet etmeli? Bu halkı kim ve nasıl korumalı, bilebilene aşk olsun!
Hile ve Aldatmaca Kul Hakkına Girer mi?
Yukarıda bahsettiğimiz tüm hileler, bir aldatmaca ve hile olsa bile, aynı zamanda kul hakkıdır. Çünkü tezgâhına gelen müşterinin hakkını çalıyorsun. İyisini gösterip kötüsünü veriyorsun. Terazinin doğruluğunu ise bilmiyoruz bile. Fakat sadece ürünlerin kötüsünü seçip vermen bile kul hakkı için yeterli bir sebeptir.
Hâlbuki hac yapsan, şehit olsan, Allah yine de kul hakkını affetmez. Çünkü kul hakkı demek, kulun kula karşı yani insanın insana karşı işlediği suç demektir. O halde kime karşı suç işlediysen, affı da, helallığı da ondan isteyeceksin. İşte Allah bu yüzden kul hakkını affetmez.
Düşünsenize, gelene hile eden, gidene hile eden, üstelik bunu tamah edip fazladan kazanacağı üç beş kuruş için yapan adam, kimi nerden bulacakta tek tek helallik isteyecek? İnsan bu noktada ürpermeden edemiyor. Evet, hakkına girilen insanları tek tek bulup helalleşmek ne kadar zor, hatta kimi durumlarda neredeyse imkânsız!
Tabi biz dürüst esnafa ve hileye başvurmayan o bir elin parmak sayısını geçmeyecek olan ticaret erbabına bir şey demiyoruz. Hatta onları takdir ediyoruz ki, makamların en güzeli onlarındır. Biz sadece hile yapan esnafın hesabına ürperiyoruz ki, hali hazırdaki durumda ürpermemek elde değil.
Haram Kazanç Müslümana Yar Olmaz
Kalbinde hardal tanesi kadar imanı olan kimseye haram lokma yaramaz. Haramdan kazanılan para, Müslümanın helalini de götürür. Bu haram ister faizle kazanılan bir haram olsun, ister ticaret dâhilinde kazanılan bir haram olsun hiç fark etmez. Müslüman için, bulaştığı bu haramın neticesi yoksulluk ve fakirlik olur.
Şayet bu fakirlik kendisine isabet etmezse, evladına isabet eder. Kaldı ki Müslümanın bulaştığı haram ve günahlar yüzünden Rabbimiz buyuruyor ki:
“Biz işledikleri günahlarından ötürü zâlimlerden kimini kimine musallat ederiz.” En’âm, 6/129
Yukarıdaki ayet; İslam alimleri ve müfessirler tarafından şöyle tefsir edilmiştir: Halkın amelleri ifsat olunca, başlarına, halkın yaptıkları amellere çok benzeyen ameller yapan idareciler koyarız. İnsanların dinleri fesada uğrayınca rızıkları da fesada uğrar. Yani para kazanmak zor, Pazar bereketsiz, toprak verimsiz olur.
Siz nasılsanız, neye layıksanız öyle yönetilirsiniz. Siz bozuksanız, başınızdaki idarecilerde bozuk olur. Siz hile ve hırsızlık peşindeyseniz başınızdakiler de öyle olur. Siz çalarsanız, başınızdakiler de çalar.
Lakin biz her hâlükârda, Allah’ım bizi haramdan, haksızlık yapmaktan ve kul hakkı yemekten koru derken, başımızdaki idareciler içinde aynı şeyleri temenni ederiz.
Dürüst Esnafın Mükafatı Nedir?
Haram Lokma Yiyen Haramzade İflah Olmaz adlı konumuza son verirken, dürüst esnaflık ile alakalı başka videolar için buraya tıklayarak youtube üzerinden izleyebilirsiniz.