Reddiye Nedir ve Reddiye Nasıl Yapılır?
Reddiye Nedir ve Reddiye Nasıl Yapılır? Reddiye sadece İslami meselelerde değil, herhangi bir inanç, anlayış veya ilim dalı üzerine iddia edilmiş yanlışlığı veya hatayı kabul etmemekle birlikte, reddedilen meselenin doğrusunu, kaynaklarıyla veya dayanılan akli ve nakli delillerle göstermektir.
Fakat biz özellikle günümüzde İslami ilimler üzerine hocaların birbirlerine yaptığı reddiyelere değineceğiz. Eskiden reddiyeler, âlimlerin yazdığı kitaplarda yapılan hata ve yanlışlara karşın, başka bir âlimin yine bir kitapla veya kitapçıkla o hataya itiraz etmesi ve gerçeğini ortaya koyması şeklindeydi.
Fakat bazen minberde yapılan bir vaazda söylenen söze karşıda itiraz edilir. O sözün yanlışlığına işaret edilir ve doğrusu taliplilerine aktarılırdı. Eskiden reddiyeler kolay kolay halka inmez, daha çok ilim ehli arasında çoğunlukla kitaplar vasıtasıyla olurdur. Böylece reddiyelerin içeriğini daha çok ilim talebeleri ve konuyu takip eden hocalar ve âlimler bilirdi.
Kürsüde yapılan hata ve yanlışlıklara karşı yapılan reddiyelerde yine kürsü ve minberde olurdu. Bu reddiyeler mezhep imamları zamanında bile var olmuş, hatta mezhep imamların talebeleri arasında birbirine reddiye yapanlar görülmüştür.
Reddiye Neden Yapılır?
Reddiye yapmada amaç karşı tarafı aşağılamak, hakaret etmek veya küçük düşürmek değildir. Reddiye de esas olan bir yanlışı, bir hatayı düzeltmektir. Bu hata imanla ilgili meselelerde olursa, küfre götürecek kadar tehlikeli olur ki, ilim ehline reddiye yapmak farz-ı kifaye olur. Şayet hiçbir âlim reddiye yapmazsa, terkedilen bu farzdan bütün âlimler mesul olur.
Reddiyenin en az bir kişi tarafından yapılması gerektiği tespitinden sonra, reddiyenin şartlarına gelince, Reddiye yapılana buğz etmemek, hakaret etmemek, karşı delili çürütmek ve hak olan delili en nezih ifadelerle ortaya koymaktır.
Zaten islam fıkhında kuraldır. Müslüman günahkâra değil, günahın kendisine karşı olur. Müslüman alkol içene değil, alkolün kendisine karşı olur, zina edene değil, zinanın kendisine karşı olur. Şayet Müslüman günahı işleyene karşı olsa ve günahı işleyene düşmanlık etse, bu durumda tebliğ mekanizması çöker. Hiç kime bir tebliğde bulunamaz. Kaldı ki her Müslüman için emri bil maruf, nehyi anil münker, “iyiliğe ve güzel olana davet etmek, kötülüğe ve yanlışa ise engel olmak” farzdır.
Reddiye Nasıl Yapılır?
Günümüzde reddiye kitaplar ve dergiler yoluyla olmuyor. Ya da olsa da çok nadir oluyor. Çünkü zamane insanın pek kitaplarla arası yok. Hele bizim ülkemizde insanların okumayla hiç arası yok. Bu yüzden reddiyeler daha çok İnternet üzerinden siteler ve video vaazlarla yapılıyor.
Fakat kötü olan şu ki, İslam’ı bilmeyen ve kitap okumayan bir halk, internet üzerinden izlediği vaaz ve sohbetler vasıtasıyla; kendisine lazım olabilecek veya gündelik hayatında karşısına çıkabilecek sorunları öğrenmesi gerekirken, kendisini hiç ilgilendirmeyen reddiyelerle meşgul olmak zorunda kalıyor.
Özellikle konunun duayeni olmayan yetkin hocaların youtube üzerinde vaazlar vermesi, birtakım meselelere bu hocaların nefsani yaklaşması, cemaat çekişmesi, hoca çekişmesi veya cemaat önderi çekişmesi toplum için pahalı bedellerin ödenmesine neden oluyor.
Esasen bir reddiye isim vermeden yapılmalıdır. Çünkü bizim davamızda kimseyi rencide etmek veya aşağılamak yoktur. Hele de videolarla ve İnternet sitelerinde herkesin kolayca ulaşabildiği ve kolayca izleyebildiği videolu reddiyelerde isim vererek reddiye yapmak ciddi anlamda yanlış ve faydasızdır.
Çünkü karşılıklı reddiyeler neticesinde, iş çığırından çıkar, devreye nefis girer, cemaat girer, iş kişisel hakaretlere, birbirlerinin (tabi varsa) kirli çamaşırlarını orta yere sermeye kadar varır. Oysa Allah için hakkın ikamesi için yapılan bu güzel fiil, bir yarışa ve büyüklük taslama işine döner.
Hele birde cemaatin müntesipleri izledikleri videolarla seyirci olmanın ötesine geçip, holiganımsı bir tavırla yazılıp çizileni sosyal medyaya taşıdığında, iş cemaat müntesipleri arasında küfürleşmeye kadar gider. Hâlbuki imanla küfür bir arada durmaz.
Bu yüzden reddiye yapan hocaların bu hata ve yanlışları düzeltmek isterken, isim vermeden, sadece hataya ve yanlışa değinerek, “Birileri tarafından bu konu hakkında böyle böyle söyleniyor, oysa bu işin doğrusu budur” şeklindeki düzeltmeler, hata sahibi hoca tarafından ve o hocanın camiası tarafından nefis yapmadan, daha makul tavırlarla karşılanacağı muhakkaktır.
Gerçek anlamda bu ülkede yaşayan Müslümanlar olarak, hoca vasfına layık olan veya olmayan birilerinin “Reddiye yapıyorum” diyerek, kendi gibi düşünmeyen birilerini karalamasından bıktık. Hocaların birbirleriyle sidik yarıştırmasından, birbirlerini tehdit etmelerinden, ekrandan göz kırparak “kirli çamaşır” imalarından tiksindik.
Minberin bir şerefi vardır. Uluorta bu şerefin layık olmayanlar vasıtasıyla pespaye edilmesinden sıkıldık. Öte yandan gerçek anlamda reddiye yapmak isteyenlerin de usul ve erkâna riayet etmeden, karşı cenahın sadece yanlışlarına değinmek yerine, onları isim vererek eleştirip, linç kültürünü diri tutmasına, bir fitneyi ateşlemesine artık tahammül edemez olduk.
Bugün gelinen nokta gösterdi ki, youtube vaazlarının, youtube hocalarının ve yine bunların sohbetlerinin bir kıymeti harbiyesi yoktur. Bu tür platformlar her şeyden öte ciddiyetten uzak, eğlence platformlardır. Hele de çapsız ve yetersiz kimi hocaların, reyting uğruna, daha fazla para kazanma ve daha fazla izlenme uğruna, youtube videolarına attıkları başlık utanç vericidir.
Kaldı ki başka bir yazımızda zaten zamane hocalarının fetvaları hakkında onlara öyle çok güvenmemek gerektiğini, çünkü bir çoğunun bir meselede isabet etse de, başka bir meselede sırf yetersiz oldukları için karavana olduklarına, hatta kimilerinin ise rant ve çıkar uğruna, kimilerinin de siyasi istikbal uğruna haktan saptıklarına şahit olduğumuzu söylemiştik.
Reddiyede Usul Nasıl Olmalıdır?
Neden bir Müslümanın yanlışını ekranlardan veya videolarla düzeltmek zorundayız? İletişimin zirve olduğu, uzağın yakın olduğu bir çağda neden yüz yüze görüşmeyi denemiyoruz? Eğer samimiysek neden lütfedip itiraz ettiğimiz hocanın ayağına gitmiyoruz? Resulullah (sav) Ebu Cehil’i İslam’a davet için 28 defa ayağına gitti, siz bir Müslümanın ayağına mı gitmiyorsunuz?
Neden konforlu alanlarınız terk etmiyorsunuz? Neden İslam uğruna birkaç damla ter dökmüyorsunuz? Evet, günümüz şartlarında reddiyenin usulü, yanlış görüşte olanın, hata edenin, İslam ahkâmına ters düşenin ayağına gidip, onun bu yanlışını baş başa konuşmaktır. Çünkü insan maksadı aşan ifadede bulunabilir. Sözü sehven söylemiş olabilir.
Bu durumda onu yalnız başına ikaz edip hatasını görme fırsatı sunduğunuzda, yine o Müslümanın kendi kendine hatasından rücu etme fırsatı ve bu hatasını yaptığı yerde, söylediklerini tekzip etme veya düzeltme fırsatı sunmuş olursunuz.
Bu olmuyorsa, araya dost ahbap konmalı, olmuyorsa kendisine telefonla ulaşmalı, olmuyorsa mail gönderilmeli, hiçbir şekilde bu Müslümana ulaşılamıyorsa veya sizi ve düşüncenizi kaale almıyorsa veya samimi olmayan bir tutum içindeyse, işte o zaman bu insan için umuma açık bir alanda reddiye yapılır.
Kaldı ki yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, bu reddiye hedef gösterilmemeli, isim verilmemeli, yanlışa değinmeli ve bu yanlış akli ve nakli delillerle düzeltilmelidir. İlim erbabına yakışan, ilme yakışan tavır budur. Çünkü Müslüman ancak hakka davet edendir. Kimsenin başına bekçi değildir. Müslüman; ısrarla ve inatla yanlışına devam eden, hatasında ısrar edenden mesul değildir.
Son söz olarak, rabbimizden, bu ümmete birlik ve beraberlik bahşetmesini, ihlas, şuur ve afiyet ihsan etmesini dilerken, yine hakkı hak, batılıda batıl görmeyi nasip etmesini dileriz. Fiemanillah.