Şehirden Köye Tersine Göç ve Sebepleri
Şehirden Köye Tersine Göç ve Sebepleri; fazla değil şöyle otuz ya da kırk sene önce böyle bir başlık görseydiniz veya böyle bir şeyin olacağını söyleseydiniz, muhtemelen deli damgası yerdiniz. Çünkü o günlerde insanlar akın akın topraklarını satıyor, malını davarını icabında yok pahasına satarak tüm birikimini paraya çeviriyor ve şehre göç ediyordu.
Çünkü şehirde iş vardı. Aş vardı, zenginlik ve imkân vardı. Öyle deniyordu, bugün bu sözleri temaşa ettiğimizde, bunun öyle o kadar doğru olmadığını da görüyoruz. Lakin o günün şartlarında paraya ulaşamayan köy ahalisi için şehre göçmek, paraya ulaşmanın başlıca yollarından biriydi.
Peki, bu işin suçlusu kimdi? Bütün suç açgözlü! Köylüde miydi yani? Tabi ki bunu böyle kabul etmek, milletin efendisi köylüye haksızlık olur. Zira o günün şartlarında köylüyü şehirlere göçe zorlayan; beceriksiz, bir adım sonrayı göremeyen, üretime gerektiği gibi destek vermeyen, daha doğrusu üretimin kıymetini anlayamayan, kukla yöneticilerdi.
Hâlbuki üretmek yaşamaktı. Ta o günlerden köylerimiz boşalmaya başladı. Madem köyler boşalıyor, samanı ne yapalım, sığırı ne yapalım danayı ne yapalım? Dedik, şimdi bir kilo süt alamaz hale geldik. Tek bir ineğiyle günde 60 litre süt üreten Hollandalı çiftçi, süt paketleriyle kafamızı kırıp üstünlük taslıyor.
Sakın ha yanlış anlaşılmasın! Sanmayın ki bugün bir litrelik sütün, o fahiş fiyata satılan sütün, babanın evladına alamadığı o bir litrelik hüznün faturasını geçmiş hükumetlere çıkararak, aslında kapkara olan bir partiyi, aklama gayreti gösteriyorum. Hayır, böyle bir derdim yok. Hiçbir zamanda olmadı.
Bilakis şu geldiğimiz noktada bu milleti bir litrelik süte muhtaç eden, bir kalıp peynir için bir işçiyi bir gün boyunca inşaatlarda çalışmak zorunda bırakan, Avrupalı bir emekliye karşı bu ülke insanını el pençe durduran hükumetten, hani şu adam kayıran, fakirden toplayıp zengine veren, “Faize karşıyım” derken bile faizin en beterini bu millete öğreten zihniyetten etimle kanımla tiksiniyorum.
Hiçbir partiye öyle vefa borcum falan yok. Milleti düşüneni, bu ülke gelirini faizle dolar veya Euro kuruyla birilerine peşkeş çekmeyenini severim. O da zaten bu hükumet değil. Ülkemi seviyorum, bu ülkenin insanını seviyorum. Belki de bu sevgi, bu ülke insanını bu hale düşüren her yöneticiden, her partici yetkiliden, her makam ve mevki sahibinden nefret etmemi sağlıyor. Bilemiyorum!

Köyden Kente Neden Göç Ediliyor?
Bu konuyu anlamak için önce kentten köye göçün sebepleri üzerinde duralım. Ve çok geri gitmeden günümüzden örneklerle konumuza günümüz üzerinden devam edelim. Neden köylümüz köyü bıraktı? Çünkü köylü eğer tarımla uğraşıyorsa, tarlasına aldığı tohumun, ekmek için yaktığı mazotun ve yine ürününü topladığında yaptığı masrafın karşılığını ürününü sattığında alamıyor, üstüne üstlük birde zarar ediyordu.
Öyle bir noktaya gelindi ki tarla ekmek, üretim yapmak köylüler için ahmaklık, külfet ve zarar sebebi oldu. Bu düşen ilk bombaydı. Fakat koca koca bakanlar anlamadı. Hükumet erkânı bu iş için bir tedbir geliştiremedi. Her gün biraz daha perişan olan ve tarımla uğraşan köylü çaresiz evini kapattı, köyde yapacak iş kalmayınca şehre göç etti. Eğer bulduysa bir fabrikada vasıfsız eleman olarak işe başladı.
Hayvancılık yapan köylü şanslıydı. Şimdilik onların bir sıkıntısı yoktu, ta ki bir daha ki kış gelene kadar. O gün geldiğinde, tarım olmayınca buğdayın olmadığını, buğday olmayınca samanın olmadığını anladılar. Üstelik olmayan şey hep pahalı olurdu. Saman fiyatları sürekli artmaya başladı. Bu iş ta hükumete yansıyınca kadar böyle devam etti. Tarım bakanı acil bir önlem aldı(!) hemen dışarıdan saman ithal etmeye başladık.
Ne zekice, samanı dışarıdan getirir, ineklerimizin karnını doyurur işimize bakardık. Samanı ithal ettik ama bu iş yine de çok ucuz olmadı. Bu yüzden biz dünyanın hep en pahalı etini tükettik. Kuyruk yağı, karaciğer, et yanına yaklaşamaz olduk. Fakat halkın halini umursayan kim!
Sonra hepinizin bildiği gibi Dolarla Euro ile ve bu soygun düzeninin soyguncularıyla baş edemediler. Euro bir gecede yirmi Türk lirasını gördü. Nihayetinde gözlerindeki ışıltıyla Euro’nun ve Doların ateşini düşürüp canını okuyan bir bakan imdadımıza yetişti ama ne çare! Dolar inadım inat hala yükselişte. Hadi şimdi siz varın Dolarla ve Euro ile gelen saman fiyatlarını hayal edin!
Sığıra önden yedirdiği samanın parasını arkadan sağdığı sütle çıkaramadı hayvancılık yapan köylü. Ya emek, zahmet, gayret? Eh işin o kısmına, hani şu alın terine hiç girmiyorum bile…
Dolarla kim baş edebilirdi ki? “Devlet üretmez” diyen hükumet erkânı bile dolarla baş edememişken, üç beş sığırın başını bekleyen köylümü baş edecekti? Tık nefes akın akın mezbahalara koştular, ellerindeki süt veren inekleri, damızlık boğaları, memesinden süt damlayan koyunlarını kestirme yarışına girdiler.
Yok, efendiler et ucuzlamadı. Bu ülkede eti ucuzlatmazlar. Et değil, ot yiyeceksiniz ki koyun gibi itaat etmeyi öğrenebilesiniz. Zira insan yediğiyle müsemmadır, et yeyip aslan kesilmenizi kim ister!
Hem daha durun kurban gelmedi, hele bir kurban gelsin, kursağınıza senede bir giren o et parçasını da göremeyeceksiniz. Çünkü mal kalmadı mal. Dana yok, koyun yok, sığır yok ne keseceksiniz!
Hasılıkelam köyde ne tarla ne dana, ne çifti ne cambaz kaldı. Pılısını pırtısını toplayan şehre indi. Fakat şehir bir Kurtuluş muydu? Cevabı hemen aşağıda…
Kentten Köye Neden Göç Ediliyor?
Belki babadan deden gelmeydi şehre, Şehirli olmuştu çocukları, şehrin keşmekeşinden, geçim zorluğundan öyle bıkmışlardı ki, yeni gelenide, eski gelenide kapağı köye atmanın yollarına bakıyordu. Çünkü insanlar şehirde geçinemiyordu. Hele ev kiraysa bittiğinin resmidir.
İşte bu halde yaşam savaşı veren ülke insanı, bir kalıp peynire bir gün çalışmak zorunda iken, doğalgaz ve elektrik faturaları için bir ayın neredeyse on günü çalışmak zorunda iken, derin derin köye göçü düşünmeye başladı.
Hayır, yani köyde iyi bir kazanç olduğu için değil, köyde toprak olduğu için, toprağın merhameti, baba diye anılan devletten, devletin başındakilerden daha fazla olduğu için köye göçmeyi düşündü insanlar
Çaresi tükenenler, işsiz kalanlar, üç beş yükünü omuzlayıp köye döndü. Bütün hesap üç beş tavuk besleme üzerine kuruluydu. Üretimi, toprağı, toprağın değerini daha iyi fark etmişti köylü. Bahçesinde ektiği pırasayı, ıspanağı, domatesi, salatayı kendine yetecek kadar eker, kimseye muhtaç olmadan geçinirdi.
Aynı bahçede on tane gezen tavuk beslese onların yumurtaları da cabası. İşte bu anlayış, çaresizlikten ve yoksunluktan doğan bu fikir, son zamanlarda ülke insanının asıldığı, tutunduğu son dal oldu.
Şuan tutunacak kadar fırsat bulabilenler bu son dalı tutuyor. Bu yüzden hızlı bir şekilde insanlar köyüne dönüyor. Peki büyük bir üretim hamlesi, büyük bir atılım gerçekleştirebilirler mi? Sanmam!
Ama şehirdeki insan kadar sefalete düşmeyecekleri, toprak ananın onlara devlet babadan çok daha merhametli olacağı kesin. Onlar toprağa bir verecek, toprak onlara bin. Evlerinin önünde ki o küçük bahçelerinde yeniden ve yeniden umutları yeşerecek…
Şehirden Kaçıp Köye Yerleşenler
Şehirden Köye Tersine Göç ve Sebepleri adlı konumuza son verirken şehirden köye göç edenler ile alakalı başka videolar izlemek isterseniz, burayı tıklayarak youtube üzerinden izleyebilirsiniz
Gerçekten bizi ekonomik olarak bitirdiler. Ne köyde hayat kaldı, ne şehirde ne yapacağımızı bile bilemiyoruz.
Malesef bir diğer problemde köyden kopulduğu gibi organik beslenmeden de kopuldu. Kahverengi tavuklar beyaz, tadı damakta kalan domatesler su gibi oldu. İnekler bile veterinersiz yaşayamaz hale geldi. Eskiden öyle miydi?