Dini Bilgiler

Şehirlerin Efendisi Medine ve Yaşam Keyfi

İnsanları naif, halkı cömert ve birbirlerine karşı çokça merhametli olan Şehirlerin Efendisi Medine'yi yaşamak

Şehirlerin Efendisi Medine ve Yaşam Keyfi

Şehirlerin Efendisi Medine ve Yaşam Keyfi; Şeyh Saidi Nursi hazretleri der ki, “Helal dairesi keyfe kâfidir” Asrımızda yoğun olarak kullanılan iletişim araçlarının Müslümana empoze ettiği gerçeklik, Müslümanca yaşamın insana keyif vermeyeceği, keyifli olmanın yolunun ise eyyamcı olmaktan, nerede sabah orada akşam yaşamaktan geçtiğidir.

Hâlbuki günah deryasına batarak yaşamak insana keyif vermiş olsaydı, intiharların, ırza tasallutun, zorbalığın en bol olduğu yerlerin günah çukurlarının olduğu yerler olmaması gerekirdi. Nitekim içkinin, zinanın neredeyse tüm haramların lezzeti geçicidir. Hepsinden sonra insanın içini bir huzursuzluk kaplar, ta ki o yanlış yoldan dönene dek…

Helal Dairesinde Yaşamanın Keyfi

Haram olan ne varsa Müslüman için helal olan bir alternatif vardır. Şarap varsa şırada vardır. İçki varsa çay vardır. Domuz eti varsa, dana eti de vardır. Zina varsa, evlenmekte vardır. Haramdan kazanmanın yerine helalden kazanma vardır. Allah, Müslüman kuluna hiçbir şeyi kısıtlamamış, sadece seçici davranmasını istemiştir.

Yine; Allah kuluna zarar verecek, soyunu sopunu bozacak, aklını alacak, kul hakkına girecek işlerden uzak durmasını emretmiştir ki, bu işler yine tastamam yaratılanın iyiliği içindir. Bazı sistemler var ki, harama giden yolları kapatır, insanın nefsine yenilerek harama gitmesini zorlaştırır. Bazı sistemler ise bunun ta aksidir.

Medine’de harama giden yollara set çekilmiştir. Orada çıplaklık yok ki, tahrik olasın, içki yok ki sarhoş olasın, zorbalık gasp ve faiz yok ki kul hakkına giresin. Namaz vakti çalışmakta yok ki ezan okunduğunda dükkânı bırakıp koşa koşa camiye gidebilesin.

Müslüman ruhların kendilerini okyanusta bir balık gibi hissettiği, buna karşın münafık ruhların ise yine kendilerini kafesteki kuş gibi hissettiği Medine diyarının havasını içine çektiğinizde, Resululah sav evet o da işte bu havayı soludu diye düşünüyorsunuz. Kumlu topraklara ayağınız değdiğinde, kumun sıcağından değil, âlemlere rahmet gönderilen Resulullah sav bu kuma basmış olma ihtimali yüzünden ürperiyorsunuz.

Şehitlerin kokusunu alıyorsunuz uhudda, mescidi nebevinin duvarlarını okşuyor, kubbetül hadraya bakarak, güneşten ısınmış mermer taşların üzerinde, hem de nasıl olduğunu bilmeden sabahlıyorsunuz.

İnsanı yumuşak ve şefkatli, bazen mescitten çıktığınızda bir Müslümanın kapıyı kestiğini, mescitten çıkanları ayırt etmeksizin her çıkana ülkenin en büyük parasını karşılıksız olarak “fisebilillah” diyerek uzattığını görürsünüz.

Dilenciye sadaka verseniz, Medine’nin dilencisi aldığı sadakayı bölerek yarısını bir başka dilenciye sadaka ettiğini görürsünüz. Karşılıksız sofralar, karşılıksız iftar çadırları kurulur. Sofraya oturanlara minnet edilmez. Bilakis her kul bir Hızır bilindiğinden, mescitte koluna yapışıp yalvar yakar, gel benim soframda iftar aç ricasında bulunurlar.

Şehirlerin Efendisi Medine ve Yaşam Keyfi

Dağı taşı fisebilillah ‘tır Medine’nin. Hiç paran olmasa, bir lokma ekmeğin olmasa, Resulullah sav misafirisin, nasıl aç kalabilirsin ki? Bir Müslümanın restoranda hazırlattığı yemeği, kutusuyla beraber tebessümle hemen yanına koyduğuna şahit olursun.

Kana kana zemzem içersin. Onun tadı suyun tadına benzemez. Yumuşak ve doyumluktur. Fakat içtikçe içesin gelir. Açken içersen doyar, susuz isen suya kanarsın. İdrarla değil, zemzem terinle çıkar vücuttan.

Sonra herkes merhametli, herkes müşfik, herkes paylaşımcı ve herkes hürmetkârdır. Öyle ya öfkelenip bağıracağın insan, ya Resulullah sav özel davetlisiyse? Ya o bir mescit kuşu ise? Ya peygamber ondan razıysa? Söylesene o insana nasıl kaşını kaldırıp yan bakabilirsin?

Bu şehirde renk yoktur. Irk yoktur. Dil yoktur. Hangi milletten, hangi ırktan ve hangi renkten olduğunuzun önemi yoktur. Herkes kardeştir. Herkes elbiselerinin omuz başları yıpranacak derecede sıkı saflar kurarak namaza durur.

Çocuklar koşar mescitte, Tanımadıkları insana seslendiklerinde, “Heyt! Hişt! Arkadaş! Kardeş! Baksana!” demezler. “Muhammed” diyerek seslenirler isimlerini bilmedikleri her insana. Böylece son peygamber Resulullah sav meftun olduğu bu şehirde, âşıkların diyarında, hiç unutmadığın halde sana Muhammedî bir kez daha hatırlatırlar.

Söylesene dostum! Hiç mi kötü olmaz bu şehirde? Benim dilimin bu şehirde bir kötü olacağını söylemeye kudreti yetmez. Zaten Medine tıpkı bir körük gibidir. İçinde Kötüyü ve yine içinde münafığı barındırmaz dışarı atar.

Amma bu şehirde kötü şeylere rast geldiğini söyleyenler der ki, bir okyanusa karşı bir serçenin ayağındaki çamur ne ise, bu şehirde ki kötülüğün miktarı odur. Şimdi sana soralım dostum! Sence bu şehirde lisana gelecek, bahse değer bir kötülük var mı? Serçenin ayağındaki çamur bir kötülük sayılır mı?

Âşıklar diyarı Medine; seni görmek ama seni sevmemek, sende kusur aramak, bahtsız adamların işidir. Biz sende ne kusur ne kabahat gördük. Bir kusur varsa o kusurda bizdeydi, bendemizde, gönlümüzdeydi Medine…

Mescidi Nebevi ve Çevresi

YouTube video

Şehirlerin Efendisi Medine ve Yaşam Keyfi adlı konumuza son verirken, Medine’de gidilmesi gerekenler hakkında bilgi istiyorsanız Medine de Nereye Gitmeli adlı konumuzu inceleyebilir, Mescidi Nebevi ile alakalı videolar izlemek isterseniz burayı tıklayarak youtube üzerinden izleyebilirsiniz.

Keyifli Admin

Medeniyetimiz, ahlaki değerlerimiz ve bu vatan toprağı bizim için değer konmaz birer hazine niteliğindedir. Keyifli Bilgi yapabildiği kadar, sizlerin de desteğiyle bu hazinelerin hepsine taliptir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu