Hastalıklar ve Hastayla Alakalı Hadisler
Hastalıklar ve Hastayla Alakalı Hadisler; hastalık ağızların tadını gideren, neşeyi bitiren ve dünyevi zevklerden insana elini ayağını çektiren, insanoğluna ölümü hatırlatan bir olgudur. Ancak firavunların hastalık adına dişi bile ağrımaz. Müslümandan bela, musibet ve hastalık eksik olmaz. İmanın kuvveti ederince her Müslüman belaya duçar olur. Böylece Allah o kulun günahlarını temizler tertemiz yapar.
Kalbi kırıktır müzmin hastalığı olanların, duygusaldır ölümcül hastalığa yakalananların, gecelerinde gözyaşı eksik olmaz hastane odalarının, ağlamaktan kızaran gözler, insanın kalbini yumuşatır, merhamet duygusu çoğalır ve mazlumlaşır. Ölümü tefekkür eder, belki de Rabb’ine kavuşmayı gözler. İşte Hakkın rahmeti de bunların yanındadır. Hastalardan hayır dua almak, gönüllerini yapmak ne devlet…
Aşağıda hastalıklarla alakalı hadisleri ve hastayla alakalı Resulullah sav sözlerini bir araya getirerek, kaynaklarıyla beraber sunduk. Hep beraber istifade edebilme, gönüllere indirebilme ve her bir hadisi yaşama temennisiyle…
Hastayla ve Hastalıklarla İlgili Hadisler
01 – Ebu Abdullah Osman İbni Ebül-As radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, (Müslüman olduğundan beri) vücudunda hissettiği bir ağrıdan dolayı Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e şikâyette bulundu. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem de ona şunu tavsiye etti: “Vücudunun ağrıyan yerine elini koy ve üç kere “bismillah” de, yedi kere de ‘bendeki bu hastalığın şerrinden ve ileride yenileyip elem ve hüzün vermesinden Allah’ın izzet ve kudretine sığınırım’ de!” – Müslim, Selam 67
02 – Ebu Musa el-Eş’ari radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Bir kimse hastalanması veya (cihad ve hayır için) yola çıkması sebebiyle, yapageldiği nafile ibadetlerini ifa edemezse, ona evinde sıhhatli iken yaptığı amellerin sevabı yazılır.” – Buhari, Cihad 134.
03 – Aişe radıyallahu anha’dan rivayet edildiğine göre, kendisi Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e taun hastalığını sormuş, o da şöyle buyurmuştur: “Taun hastalığı, Allah Teala’nın dilediği kimseleri kendisiyle cezalandırdığı bir çeşit azaptı. Allah onu mü’minler için rahmet kıldı. Bu sebeple tauna yakalanmış bir kul, başına gelene sabrederek ve ecrini Allah’tan bekleyerek bulunduğu yerde ikamete devam eder ve başına ancak Allah ne takdir etmişse onun geleceğini bilirse, kendisine şehit sevabı verilir.” – Buhari, Tıb 31
04 – Sad İbni Ebu Vakkas radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle dedi: Hastalığımda Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem beni ziyarete geldi ve üç defa: “Rabbim, Sad’ı iyileştir” diye dua buyurdu. – Müslim, Vasaya 8
05 – Ebu Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Siz kimleri şehit sayıyorsunuz?” diye sordu. Sahabiler: “Ya Resulallah! Kim Allah yolunda öldürülürse o şehittir” dediler. Peygamber Efendimiz: “Öyleyse ümmetimin şehitleri oldukça azdır” buyurdu. Ashab: “O halde kimler şehittir, ya Resulallah!” dediler. Resul-i Ekrem: “Allah yolunda öldürülen şehittir; Allah yolunda ölen şehittir; bulaşıcı hastalıktan ölen şehittir; ishalden ölen şehittir; boğularak ölen şehittir” buyurdu. – Müslim, İmare 165.
06 – Ebu Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Şehitler beş kısımdır: Bulaşıcı hastalığa yakalanan, ishale tutulan, suda boğulan, göçük altında kalan ve Allah yolunda savaşırken şehit olanlar.” Buhari, Cihad 30; Müslim
07 – Husayn İbni Vahvah radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Talha İbni’l-Bera İbni’l-Azib radıyallahu anhüma hastalanmıştı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onu ziyarete geldi. (Çıkarken) şöyle buyurdu: “Talha’ya ölümün yaklaştığını görüyorum. Ölecek olursa bana haber verin; techiz ve tekfini işinde elinizi çabuk tutun. Çünkü bir Müslümanın cesedini ailesi yanında bekletmek uygun değildir.” – Ebu Davud, Cenaiz 34
08 – İbni Abbas radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebi sallallahu aleyhi ve sellem, hasta bir bedeviyi ziyaret etti. Her hastayı ziyaret ettiğinde yaptığı gibi ona da, “Geçmiş olsun, hastalığın günahlarına keffaret olur inşallah” buyurdu. – Buhari, Tevhid 31
09 – İbni Ömer radıyallahu anhüma şöyle dedi: Sa’d İbni Ubade radıyallahu anh hastalanmıştı. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Abdurrahman İbni Avf, Sa’d İbni Ebu Vakkas ve Abdullah İbni Mes’ud ile birlikte Sa’d’ı ziyarete geldi. Yanına girdiğinde onu elem ve ıstırap içinde, ailesi tarafından etrafı kuşatılmış bir halde buldu. Bunun üzerine: “Öldü mü?” buyurdu. “Hayır, ey Allah’ın Resulü (ölmedi)” dediler. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem (Sa’d’ın bu ağır durumuna üzülerek) ağladı. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem ‘in ağladığını görünce oradakiler de ağladılar. Bunun üzerine Resul-i Ekrem: “Bilmez misiniz, gerçekten Allah, gözyaşı ve kalbin hüznü sebebiyle insana azap etmez. Fakat -eliyle diline işaret ederek- işte bunun yüzünden azap eder veya bağışlar” buyurdu. – Buhari, Cenaiz 45, Talak 24; Müslim, Cenaiz 12
10 – Ebu Hureyre ve Ebu Said radıyallahu anhüma’nın anlattıklarına göre, Resulullah aleyhissalatu vesselam şöyle buyurmuştur: “Mümin kişiye bir ağrı, bir yorgunluk, bir hastalık bir üzüntü hatta bir ufak tasa isabet edecek olsa, Allah onun sebebiyle müminin günahından bir kısmını mağfiret buyurur.” – Buhari, Marda 1;
11 – Ebu Said el-Hudri ve Ebu Hureyre radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre, bunlar Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğuna şahit oldular: “Kim, Allah’tan başka ilah yoktur ve Allah büyüktür”, derse; Allah onu doğrulayarak: – “Benden başka ilah yoktur, ben büyüğüm” buyurur. Kul: “Allah’tan başka ilah yoktur, O tektir, ortağı yoktur”, dediğinde, Allah Teala, (o kulunu tasdik ederek) – “Benden başka ilah yoktur, ben tekim, eşim-ortağım yoktur” buyurur. Kul: “Allah’tan başka ilah yoktur. Mülk de O’nun, hamd de o’nundur”, dediğinde Allah Teala: “Benden başka ilah yoktur, hamd de benimdir, mülk de benimdir” buyurur. Kul: “Allah’tan başka ilah yoktur, güç kudret yalnız Allah’ındır”, dediği zaman Allah Teala; “Benden başka ilah yoktur, kuvvet ve kudret ancak benimdir, benimledir” buyurur. Bu açıklamalardan sonra Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem sözüne devam ederek; “Bu duaları bir kimse hastalığında söyler de sonra ölürse, cehennem ateşi ona dokunmaz” buyurdu. – Tirmizi, Daavat 36
12 – Enes radıyallahu anh şöyle dedi: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Zübeyr ve Abdurrahman İbni Avf radıyallahu anhüma’ya, yakalandıkları uyuz hastalığı sebebiyle ipek elbise giyme ruhsatı verdi. – Buhari, Libas 29
13 – Numan İbni Beşir radıyallahu anhüma’dan rivayet edildiğine göre, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” – Buhari, Edeb 27; Müslim, Birr 66
14 – Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Hastalığın kendiliğinden bulaşması yoktur. Uğursuzluk da yoktur. Ben hayra yormayı yeğlerim.” Sahabiler: “Hayra yorma (tefe’ül) nedir?” Dediler. “Güzel, olumlu sözdür” buyurdu. – Buhari, Tıb 19, 43-45; Müslim
15 – Ebu Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah Teala kıyamet gününde şöyle buyurur: “Ey ademoğlu! Hastalandım, beni ziyaret etmedin”. Ademoğlu: “Sen alemlerin Rabbi iken ben seni nasıl ziyaret edebilirdim?” Der. Allah Teala: “Falan kulum hastalandı, ziyaretine gitmedin. Onu ziyaret etseydin, beni onun yanında bulurdun. Bunu bilmiyor musun? Ey Ademoğlu! Beni doyurmanı istedim, doyurmadın” buyurur. Ademoğlu: “Sen alemlerin Rabbi iken ben seni nasıl doyurabilirdim?” Der. Allah Teala: “Falan kulum senden yiyecek istedi, vermedin. Eğer ona yiyecek verseydin, verdiğini benim katımda mutlaka bulacağını bilmez misin? Ey Ademoğlu! Senden su istedim, vermedin” buyurur. Ademoğlu: “Ey Rabbim! Sen alemlerin Rabbi iken ben sana nasıl su verebilirdim?” Der. Allah Teala: “Falan kulum senden su istedi, vermedin. Eğer ona istediğini verseydin, verdiğinin sevabını katımda bulurdun. Bunu bilmez misin?” buyurur. – Müslim, Birr 43
16 – Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Allah bir kuluna hayır murad ettimi onun cezasını tacil edip dünyada verir; bir kulu hakkında da kötülük murad ettimi onun günahlarını tutar, Kıyamet günü cezasını verir.” – Tirmizi, Zühd 57
17 – Ebu Abdullah Cabir İbni Abdullah el-Ensari radıyallahu anhüma şöyle dedi: Bir defasında Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte bir gazvede bulunuyorduk. Buyurdu ki: “Hastalıkları yüzünden Medine’de kalan öyle kimseler var ki, siz bir yolda yürüdüğünüz veya bir vadiyi geçtiğinizde, onlar da sizinle birlikte gibidir.” Bir başka rivayete göre: “Sevap kazanmada size ortak olurlar” buyurdu. – Müslim, İmare 159
18 – Ebu Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Yedi şey gelip çatmadan iyi işler yapmaya bakın. Yoksa siz insana görevlerini unutturan fakirlikten, azdıran zenginlikten, halsiz bırakan hastalıktan, bunaklaştıran ihtiyarlıktan, ansızın yakalayan ölümden, gelmesi beklenen şeylerin en fenası deccalden, belası daha büyük ve daha acı olan kıyametten başka bir şey mi gözlüyorsunuz?” – Tirmizi, Zühd 3
19 – İbni Ömer radıyallahu anhüma şöyle dedi: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem omuzumu tutarak şöyle buyurdu: “Dünyada tıpkı bir garip hatta bir yolcu gibi davran!” İbni Ömer radıyallahu anhüma şöyle derdi: “Akşamı ettiğinde, sabahı bekleme! Sabaha çıktığında, akşamı bekleme! Sağlıklı günlerinde, hastalanacağın vakit için; hayatın boyunca da öleceğin zaman için tedbir al!” – Buhari, Rikak 3
20 – Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Mükafaatın büyüklüğü belanın büyüklüğü ile (orantılıdır). Allah bir cemaati sevdi mi onları musebete müptela eder. Kim bundan razı olursa Allah da ondan razı olur, kim de razı olmazsa Allah da ondan razı olmaz.” – Tirmizi, Zühd 57
21 – Abdullah İbni Ömer radıyallahu anhüma şöyle dedi: “Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hastalığı ağırlaşınca kendisine, namaz(ı kimin kıldırmasını istediği) soruldu: “Ebu Bekir’e söyleyin, namazı kıldırsın!” buyurdu. Bunun üzerine Aişe radıyallahu anha: Ebu Bekir yufka yüreklidir. Kur’an okurken kendisini tutamaz,ağlar. (Başkasına emretseniz?) dedi. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Söyleyin Ebu Bekir’e, namazı kıldırsın!” buyurdu. – Buhari, Ezan 39
22 – Ebu Bürde şöyle dedi: (Babam) Ebu Musa el-Eş’ari hastalandı ve başı hanımlarından birinin kucağında iken bayıldı. Bunun üzerine hanım, bir çığlık atıp yüksek sesle ağlamaya başladı. Fakat Ebu Musa, kadını bundan men edecek durumda değildi. Ayılınca: “Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hoşlanmayıp uzak kaldığı şeyden ben de hoşlanmam ve uzak olurum. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem vaveylacı, saçını yolan, üstünü başını yırtan kadınlardan uzaktı” diyerek hanımını ikaz etti. – Buhari, Cenaiz 37, 38; Müslim
23 – Mus’ab İbnu Sad, babası radıyallahu anh’tan naklediyor: “Der ki: “Ey Allah’ın Resulü! Dedim, insanlardan kimler en çok belaya uğrar?” “Peygamberler, sonra büyüklükte onlara ve bunlara yakın olanlar. Kişi diyaneti nisbetinde belaya maruz kalır. Kim dininde şiddetli ve sağlam olursa onun belası da şiddetli olur. Şayet dininde zayıflık varsa, Allah onu da diyaneti nisbetinde imtihan eder. Bela kulun peşini bırakmaz. Ta o kul, hatasız olarak yeryüzünde yürüyünceye kadar.” – Tirmizi, Zühd 57
24 – Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle dedi: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in hizmetinde bulunan Yahudi bir çocuk vardı. Bir gün hastalandı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onu ziyarete gitti, başucuna oturdu ve ona: “Müslüman ol!” buyurdu. Çocuk, düşüncesini öğrenmek için, yanında bulunan babasının yüzüne baktı. Babası: “Ebü’l-Kasım’ın çağrısına uy” dedi. Çocuk da Müslüman oldu. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Şu yavrucağı cehennemden kurtaran Allah’a hamdolsun” diyerek dışarı çıktı. – Buhari, Cenaiz 80
25 – Enes İbni Malik radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Başına bir musibet geldi diye hiç biriniz ölümü temenni etmesin. Mutlaka böyle bir şey temenni etmek zorunda kalırsa: ‘Allah’ım, benim için yaşamak hayırlı olduğu sürece beni yaşat, hakkımda ölüm hayırlı olduğu zaman da beni öldür’ desin.” – Buhari, Merda 19
26 – Ebu Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Müslümanın müslüman üzerindeki hakkı beştir: Selamı almak, hastayı ziyaret etmek, cenazeye iştirak etmek, davete icabet etmek, aksırana “yerhamukellah” demek.” – Buhari, Cenaiz 2
27 – Ata İbni Ebi Rebah’dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Abdullah İbni Abbas radıyallahu anhüma bana: “Sana cennetlik bir kadın göstereyim mi?” dedi. Ben: Evet, göster” dedim. İbn Abbas şöyle dedi: “Şu (iri yarı) siyah kadın var ya! İşte bu kadın (bir gün) Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve: Beni sara tutuyor ve üstüm başım açılıyor. İyileşmem için Allah’a dua ediniz” dedi. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem: “Eğer sabredeyim dersen, sana cennet vardır. Ama yine de sen istersen, sana şifa vermesi için Allah’a dua ederim” buyurdu. Bunun üzerine kadın: Ben (hastalığıma) sabrederim. Ancak sara tuttuğu zaman üstümün başımın açılmaması için dua buyurunuz, dedi. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem de ona dua etti. – Buhari, Merda 6
28 – Enes İbni Malik radıyallahu anh şöyle dedi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’ in hastalığı ağırlaşınca sıkıntıları çoğaldı. Durumu gören Fatıma radıyallahu anha: “Vah babacığım, ne büyük sıkıntın var!” Dedi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: “(Kızım), bugünden sonra babanın sıkıntısı olmayacak” buyurdu. Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem vefat edince, bu defa Fatıma radıyallahu anha: “Allah’ın çağrısına icabet eden babacığım vah, mekanı Firdevs cenneti olan babacığım. Vah, kara haberini ancak dostu Cebrail’le paylaşacağımız babacığım vah” diye ağladı. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem” in defninden sonra da Hz. Fatıma duygu ve üzüntülerini şöyle dile getirdi: “Resulullah’ m üzerine (çarçabuk) toprak atmaya eliniz nasıl vardı, gönlünüz nasıl razı oldu?” – Buhari, Meğazi 83.
Hastalık Nimet ve İbadet midir?
Hastalıklar ve Hastayla Alakalı Hadisler adlı konumuza son verirken hastalıkla ilgili hadisler ile alakalı başka videolar izlemek isterseniz, burayı tıklayarak youtube üzerinden izleyebilirsiniz.