Dini Bilgiler

Kadere İnanmak Başka Kaderci Olmak Başka mı?

Kaderi inkar edenler bu ümmetin mecusileri iken, kadercilik yapmak ise sapkınlık ve kötü bir bidattır

Kadere İnanmak Başka Kaderci Olmak Başka mı?

Kadere İnanmak Başka Kaderci Olmak Başka mı? Ülkemizde neredeyse bir adet haline gelmiş kadercilik anlayışı var ki, evlere şenlik. Bu absürt kadercilik anlayışını köydeki Mehmet ağadan çok, başkentteki kelli felli siyasetçilerin yapıyor olması ise daha absürt…

Öyle ki ülkemizde dolar yükselir, kader, ev yıkılır kader, vatandaş işsiz kalır kader, ülke kötü yönetilir kader, hâsılı kelam insanoğlunun ve yönetenlerin zerre suçu yok. Tam da bu anlayışa göre insan rüzgârın karşısında bir yaprak gibi oradan oraya uçan, hiçbir şekilde kendi iradesi olmayan ve bir şeyleri düzeltmeye gücü yetmeyen bir varlık konumundadır.

Hâlbuki bu tür bir anlayış ve düşünce ehlisünnet dışıdır. Ehlisünnet Müslümanlar böyle bir kader anlayışını kabul etmez, dört mezhebin hiçbirinde de böyle sapkın bir kader anlayışı yoktur. Zaten yöneticiler ve siyasetçiler bu anlayışla halkı aldatmak kolay olduğundan bolca kaderciliği kullanır durur.

Kadere İman İmanın Şartlarından mı?

Kadere iman imanın şartlarındadır. Fakat Ehlisünnet ulemaya ve dört mezhebe baktığımız zaman, yukarıdaki kadercilik anlayışının zerresi bile bizim inancımızda yoktur. Evet, biz Müslümanlar kadere iman ederiz, lakin kadercilik oynamayız.

Çünkü Allah, insana cüzi irade bahşetmiştir. Bu iradeyi ortaya koyarak, yanlış gidişatı durduracak, iyiye güzele çalışacak, kötü olanı yok edip, yerine yenisini koyacak bir kuvvetle donatılmıştır insan. Örnek verecek olursak, bina yaparken, demirden çalmazsan, çimentodan çalmazsan, binanın kumunu denizden çekmezsen, kolonları zayıf yapmazsan, binanın depreme dayanıklı versiyonunu yaparsan, deprem olduğunda da o bina yıkılmaz.

İşte buradaki örnek insanın cüzi iradesini kullanarak sağlam binalar yapması karşılığında, deprem olsa bile o depremden en az zayiatla veya sıfır zayiatla çıkmasına neden olur ki, işte gerçek kader anlayışı böyledir. Böyle olmalıdır.

Kadere İnanmak Başka Kaderci Olmak Başka mı?

Kader Hakkında Konuşmak Sakıncalı mı?

Kader hakkında çok konuşmak, bu mevzuya uzun uzun kafa yormak veya meseleyi irdeleyerek sürekli sorular sormak sakıncalıdır. Kader hususunda insanın iradesini (cüzi irade) ortaya koyarak bir şeyi iyi veya kötü yapabilme tercihinde bulunabileceğini anlamak ve bilmek, o insan için bu mevzu hakkında yeterince bilgi sahibi olmak demektir.

Bu yüzden bu mevzu üzerinde uzun uzadıya yazmayacağız. Resulullah sav Müslümanları kader hakkında çok konuşmaktan ve kaderi inkâr etmekten men etmiştir. Biz bu yüzden ne kaderi inkâr ederiz, ne de kaderci olup, insanın cüzi iradesini inkâr ve iptal ederiz.

“Kader hakkında fazla konuşmayın, çünkü sizden evvelkilerin çoğu ondan kaybetmiştir.” – Tirmizi, Kader-1

Kaderi İnkar Etmek Günah mı?

Kaderi inkâr etmek ise her şeyi kadere yüklemek kadar sakıncalı ve tehlikelidir. Resulullah sav biz Müslümanlara kaderi inkâr etmeme hususunda ikazlarda bulunmuştur. Aşağıda bu mevzu ile alakalı bir hadisi şöyledir:

Ebu Davud’un Hz. Huzeyfe’den naklettiğine göre, Peygamberimiz (sav) şöyle buyurdu: “Her ümmetin mecusisi vardır. Benim ümmetimin mecusileri ise ‘Kader yoktur.’ diyenlerdir. Onlardan biri ölürse, cenazesine katılmayın, hasta olursa ziyaretine gitmeyin. Onlar deccal taifesidir. Allah’ın onları deccala ilhak ettirmesi (ona katılmış bir grup olarak değerlendirmesi) hakkıdır.” – Ebu Davud, Sünnet 16; bk. Tirmizi, kader 13: İbn Mace. Mukaddime 10; Ahmed b. Hanbel, 86, 125Ebu Davud, Sünnet; 17

Yine tirmizide bulunan bir hadiste, kadercilik yüzünden toplumun topyekûn musibete uğrayacağı da bildiriliyor. Fakat bu musibet, kaderi inkâr edenlere gelecektir. Bununla alakalı hadisi Nafi şöyle rivayet ediyor:

Bir adam İbnu Ömer (ra)’e gelerek: “Falan kimse sana selam ediyor!” diyerek, Şamlı birisinden selam getirdi. İbnu Ömer (ra): “Bana ulaştığına göre, o kimse kaderi inkâr ediyormuş. Eğer o böyle bir bidat fikre saplandı ise, sakın ona benden selam söyleme! Zira ben, Resulullah (sav)’ı işittim: “Bu ümmette hasf (yere batırma), mesh (suret değişmesi) [ve kazf = taş yağması)] olacak. Bu musibetler kaderi inkâr edenlere gelecek.” Kaynak: Ebu Davud, Sünnet 7, (4613); Tirmizi, Kader 7, (2153, 2154)

Buraya aktardığımız hadislerden de anlaşılacağı üzere, ehlisünnet inancı üzere yaşayan Müslümanlar, ne kaderi inkâr eder, ne de her şeyi kadere teslim ederek kaderci olur. Zaten her şeyi kadere yüklemek, dünyaya geliş sebebimizi, bir imtihan içinde yaşadığımız gerçeğini iptal eder.

Böyle biat ve akıl dışı iddialar tarih boyunca olmuş, bir kısmı münafıklar vasıtasıyla fitne çıkarmak uğruna ortaya atılmış, lakin ehlisünnet âlimler tarafından bu batıl iddialara cevap verilerek, bu inanç kökünden çürütülmüştür.

Şimdilerde kader hususunu, birtakım siyasi kaygılar nedeniyle siyasetçilerin bolca kullanması ve bütün suçu kaderin üzerine atarak, kendi cüzi iradelerini inkâr etmesi, kimi saf beyinleri idlal etme tehlikesi içerdiğinden, bu meselenin doğrusunu yazmayı gerekli bulduk. Allah; sürç-i lisanımız varsa affeylesin, Biz Müslümanları sıratı müstakimden, dosdoğru yoldan ayırmasın. Âmin

Kader İnancı Nasıl Olmalı?

YouTube video

Kadere İnanmak Başka Kaderci Olmak Başka mı? adlı konumuza son verirken kader ile alakalı geniş izahata yer veren başka bir video için burayı tıklayarak youtube üzerinden izleyebilirsiniz.

Keyifli Admin

Medeniyetimiz, ahlaki değerlerimiz ve bu vatan toprağı bizim için değer konmaz birer hazine niteliğindedir. Keyifli Bilgi yapabildiği kadar, sizlerin de desteğiyle bu hazinelerin hepsine taliptir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu