Münafık Kimdir Münafıklar Nasıl Bilinir?
Münafık Kimdir Münafıklar Nasıl Bilinir? Cehennemi bir kelime, alabildiğine ağır, korkutucu hatta münafığın bile münafık olmayı istemeyeceği, böyle bir tanımlamaya kayıtsız kalamayacağı kadar itici bir kelime münafık. Çünkü Allah insanı renklerine, ırklarına milletlerine veya yaşadığı bölgelere göre tasnif etmemiştir.
Allah katında insanın renginin ve fiziki özelliklerinin bir kıymeti harbiyesi yoktur. Bu kuran-ı kerimde de bize böyle bildirilmiştir. Nitekim Kuran-ı Kerimde insanı üç sınıfa ayırmıştır Allah. Bu üç sınıf insan; Müslüman, Münafık ve Kâfir olarak birbirinden ayrılmıştır. Bu üç şey kesin ve net bir şekilde birbirinden ayrılmıştır. Kâfirin vasfı inanmamaktır. O ne İslam’a ne peygambere ne Allah’a inanır veya bunlardan herhangi birine inanmaz; fakat kâfir olma hususunda netice değişmez.
Müslüman ise bunun aksidir. O inanandır. Gayba iman edendir. Allah’a ve onun peygamberine inanır, din olarak ise İslam’dan razı olur. Konumuz kâfir veya Müslüman olmadığı için bunların vasıfları hakkında derinlemesine bir tetkikte bulunmayacağız.
Bu yüzden geriye münafık kalır ki, onun konumu, kâfirden daha aşağı bir yerdedir. Onun azabı da kâfirden daha şedit olur. Çünkü kâfir mertlik yapmıştır, inanmıyorum demiş ve inanmamanın gereklerini yerine getirmiştir.
Oysa münafık öyle değildir. “İnandım” der ve inanmış gözükür, ama inanmamıştır. Camiye gelir ama camide değildir. Senle bir sofraya oturur; ama senden değildir. Seninle aynı duygular içinde sanırsın; ama senden fersah fersah uzaktır. O aldatandır, yalancıdır, düzenbazdır, menfaatperesttir, haindir, riyakârdır, çok tatlı dillidir en önemlisi de nerede ne yapacağı belli olmayandır.
Münafığın Alametleri Nelerdir?
Resulullah sav, bize münafığın vasıflarını bildirmiştir. Bu vasıflar her kimde var ise, kimin üzerine yapışıyorsa, o halinden ivedi bir şekilde tövbe etmelidir. Çünkü münafık olmak veya münafıklıktan bir şube üzerinde bulunmak, alkol alıp sarhoş olmaktan, zina etmekten veya kumar oynamaktan daha tehlikelidir.
Çünkü münafıklık bir imani, yani imanla alakalı meseledir. Oysa yukarıda saydığımız kumar ve alkol gibi meseleler insanı günaha sokan, insanı günahkâr eden meselelerdir ki, onlar çok büyük günahlar olmasına rağmen münafıklığın yanında hafif kalır. Onların hallerini ve duruşlarını Resulullah sav şöyle ifade ediyor:
“Münafık, iki sürü arasında gidip gelen şaşkın koyun gibidir. Bir o sürüye gider, bir bu sürüye!” (Müslim, Sıfâtü’l-mûnâfıkin, 17)
Biz bu hadisten anlıyoruz ki, münafıklar istikrarsız, vizyonsuz, her dertten yüz gram barındıran, nerede sabah orada akşam, menfaati neredeyse oraya koşan ve bukalemun gibi her rengi alan itici bir insan tipidir. Öte yandan tüm bunları yaparken, münafığın kendi içinde bir şaşkınlık yaşadığını, bilinçli olamadığını bir koyun gibi bazen hedefini sapıtabildiğini anlıyoruz.
Öte yandan camilerde aşk ve şevk ile bazen de huşu ile ibadet halinde gördüğümü münafığın aslında öyle görüldüğü gibi ibadete düşkün olmadığını da anlıyoruz. Bunu da yine Resululah sav şu hadisinden anlıyoruz:
“Münafıklara sabah ile yatsı namazlarından daha ağır hiçbir namaz yoktur. Hâlbuki bu iki namazın cemaatinde olan sevabı bilselerdi, emekleye emekleye (sürüne sürüne) de olsa, onlara gelip hazır olurlardı.” (S. Buhâri, Tecrid, II, no: 283)
Demek ki camiye devam eden bir adamın sabah ve yatsı namazlarında olup olmadığı hakiki anlamda çok önemliymiş. Gerçi bugün biz Müslümanlar öyle bir noktaya geldik ki, değil sabah ve yatsı namazında camide olmak, öğle ve ikindi namazlarında, beş rekâtlık akşam namazlarında bile cami cemaatine dâhil olamıyoruz ki, geldiğimiz noktayı anlamak açısından korkunç bir yerdeyiz. Allah bizi affetsin, bu kötü hali bizim üzerimizden alsın inşallah.
Aşağıdaki hadis ise çok sevdiğim Ramuzda geçiyor. Biz bu hadisten, kalbin cahil olanının ve arif olanının var olduğunu anlıyoruz ki, zamanımızda bunun birçok örneği mevcuttur. Zira koca koca fakülteleri bitirip din adına ahkâm kesen kelli felli adamların; köyde yaşayan Hatice teyzenin, şalvarlı Mehmet’in vakıf olup kolayca anlayabildiği ve idrak edebildiği meseleleri, anlayıp idrak edemediğine şahit oluyoruz.
“Ümmetim hakkında en çok korktuğum, güzel konuşmasını bilen ve kalbi cahil olan münafıklardır.” (Râmûz el-Ehâdis, no: 1535)
Kalbi ilimden uzak, ama ilmin içinde olan bu münafıkların önemli bir özelliği ise güzel konuşmasını bilmeleridir. Elbette ki bu yetenek onlara doğuştan gelmiyor. Çalışmayla elde ediliyor. Buradan da anlıyoruz ki, bu münafıkların en büyük özelliği okumuş insanlar olmasıdır. Aşağıdaki hadiste bu durumu teyit eder niteliktedir:
“Ümmetimdeki münafıkların çoğunu okuyanlar teşkil eder.” (Râmûz el-Ehâdis, no: 1104)
Münafığın tanımını yapan sonraki hadisimizde ise iki vasfa işaret ediyor peygamber efendimiz, onlardan biri hayâsızca açık saçık konuşmak, diğeri ise lüzumundan fazla konuşmak. Açık saçık konuşmayı anladık, peki lüzumundan fazla konuşmak nedir? Derseniz, bunun aslında tam karşılığının gevezelik olduğunu söyleyebiliriz. Kaldı ki malumunuz üzere hikmet ve güzellik az ve lüzumuyla konuşanların yanındadır.
“Hayâ ve tutukluk İmanın iki şubesidir. Bezâ (açık saçık konuşmak), beyan (lüzumundan fazla konuşmak) münafıklığın iki şubesidir.” (Tirmizi Terc. c. 3, no: 2096)
Münafığın başka bir alametine gelince, o da münafığın günahtan korkmamasıdır. Günahını küçümsemesi ve günahını umursamamasıdır. Hâlbuki insanoğlu umursamadığı bir günah yüzünden cehenneme sürüklenmesi hususunda yine hadislerde uyarılmıştır.
Öte yandan yine aynı hadiste mümin olanın günahlarından korkacağını bize bildiriyor ki, müminin tanımı hususunda bize faydası dokunacak kıstaslardan biridir bu kıstas…
“Mümin, günahını üzerine düşüverecek bir dağ gibi görür ve günahtan böylece korkar. Münafık ise, günahını burnunun üzerine konup uçan bir sinek gibi görür.” (S. Buhâri, Deavat 4)
Mademki bu dünya imtihan dünyasıdır, mademki insanoğlu malıyla, canıyla ve sevdikleriyle imtihan olacaktır, öyle ki bela ve musibetlerin yağmur gibi yağdığı zaman olacaktır. Bu durumda müminin durumu nedir? Münafığın durumu nedir? Aşağıdaki hadiste o kadar güzel bir benzetme var ki edebi olarak hayran kalmamak mümkün değil.
“Mümin rüzgârın yatırıp kaldırdığı ama zarar vermediği yeşil ekin gibidir. Münafık ise dimdik iken, rüzgârın bir defada kökünden söküverdiği selvi ağacı gibidir.” (Buhari, Merda, 1)
Yani müminlere isabet eden belalar, mümini yıkmayacak, dizlerinin üzerine çökmeyecek, yatacak, devrilecek ama yeniden ayağa kalkacak, üstelik bu musibet ve sıkıntılar mümine zarar veremeyecek. Oysa münafık dimdik ayakta kalacak, ta ki onu yerinden köküyle söküp, bir daha doğrulmasına fırsat vermeden perişan edecek fırtına gelene dek…
Aşağıda biraz sonra zikredeceğim hadisi sona bıraktım, çünkü bunu ülkemizde neredeyse bilmeyen yoktur. Fakat gereğiyle uygulayan azdır. Tabi bu durumun birçok dış etkenlere bağlı sebepleri vardır. Lakin şimdi o sebeplere girmeyeceğiz.
“Münafığın alâmeti üçtür. Söz söylerken yalan söyler. Vaat ettiği, söz verdiği zaman sözünde durmaz. Kendisine bir şey emanet edildiği zaman hıyanet eder.” (S. Buhâri, Tecrid-i Sarih, 1, no: 31; Tirmizi, İman 14)
614 sene İslam’ın bayraktarlığını yapmış bir toplumun, 614 sene esnafından, tüccarına, tüccarından, memuruna dürüstlük timsali olmuş bir milletin; eski savletine, o güvenilir özüne, emanete hıyanet etmeyen, yalan söylemeyen ve söz verdiğinde sözünde duran o güzel ahlakına yeniden ve topyekûn kavuşması temennisiyle…
Münafıklarla İlgili Hadisler
01 – “Münafık, iki sürü arasında gidip gelen şaşkın koyun gibidir. Bir o sürüye gider, bir bu sürüye!” (Müslim, Sıfâtü’l-mûnâfıkin, 17.)
02 – “Münafıklara sabah ile yatsı namazlarından daha ağır hiçbir namaz yoktur. Hâlbuki bu iki namazın cemaatinde olan sevabı bilselerdi, emekleye emekleye (sürüne sürüne) de olsa, onlara gelip hazır olurlardı.” (S. Buhâri, Tecrid, II, no: 283)
03 – “Ümmetim hakkında en çok korktuğum, güzel konuşmasını bilen ve kalbi cahil olan münafıklardır.” (Râmûz el-Ehâdis, no: 1535)
04 – “Hayâ ve tutukluk İmanın iki şubesidir. Bezâ (açık saçık konuşmak), beyan (lüzumundan fazla konuşmak) münafıklığın iki şubesidir.” (Tirmizi Terc. c. 3, no: 2096)
05 – “Mümin, günahını üzerine düşüverecek bir dağ gibi görür ve günahtan böylece korkar. Münafık ise, günahını burnunun üzerine konup uçan bir sinek gibi görür.” (S. Buhâri, Deavat 4)
06 – “Mümin rüzgârın yatırıp kaldırdığı ama zarar vermediği yeşil ekin gibidir. Münafık ise dimdik iken, rüzgârın bir defada kökünden söküverdiği selvi ağacı gibidir.” (Buhari, Merda, 1)
07 – “Münafığın alâmeti üçtür. Söz söylerken yalan söyler. Vaat ettiği, söz verdiği zaman sözünde durmaz. Kendisine bir şey emanet edildiği zaman hıyanet eder.” (S. Buhâri, Tecrid-i Sarih, 1, no: 31; Tirmizi, İman 14)
Münafıklarla İlgili Ayetler
01 – İnsanlardan öylesi vardır ki; dünya hayatına dair söyledikleri senin hoşuna gider/sözleriyle seni etkiler. O, kalbinde olanın (iyilik, güzellik, ıslah) olduğuna dair Allah’ı şahit tutar. Oysa o, düşmanın en beter olanıdır. (2/Bakara 204)
02 – (Bir işin başına yönetici olduğunda ya da) yanınızdan ayrıldığında yeryüzünde bozgunculuk yapmak, ekini ve nesli yok etmek için çalışır. (Oysa) Allah, bozgunculuğu sevmez. (2/Bakara 205)
03 – Ona: “Allah’tan kork!” denildiği zaman, gururu/kibri onu günaha sürükler. Böylesine cehennem yeter. O, ne kötü bir yataktır. (2/Bakara 206)
04 – (Bir diğer gayesi ise) münafık olan kimseleri açığa çıkarmaktır. Onlara: “Gelin! Allah yolunda savaşın yahut müdafaa yapın.” denildiğinde dediler ki: “Şayet savaşmayı biliyor olsaydık size tabi olur (sizinle beraber savaşa çıkardık).” (Bu sözü söyledikleri) o gün, imandan daha çok küfre yakındılar. Ağızlarıyla kalplerinde olmayanı (inanmadıkları şeyi) söylüyorlar. Allah, onların gizlediklerini en iyi bilendir. (3/Âl-i İmran 167)
05 – Onlara: “(Sorunlarınızı çözmek için) Allah’ın indirdiğine ve Resûl’e gelin.” denildiği zaman, münafıkların alabildiğince senden kaçtıklarını görürsün. (4/Nisâ 61)
06 – Size ne oluyor da (hicret etmeyen) münafıklar hakkında (onlar mümin mi kâfir mi diye tartışan) iki gruba bölünüyorsunuz? Oysa Allah onları kazandıklarından dolayı baş aşağı etmiştir. (Yoksa siz) Allah’ın saptırdığını hidayet etmek mi istiyorsunuz? Kimi de Allah saptırmışsa, sen onun için (bir kurtuluş) yolu bulamazsın. (4/Nisâ 88)
07 – Münafıklara, kendileri için can yakıcı bir azap olduğunu müjdele! (4/Nisâ 138)
08 – Şüphesiz ki münafıklar, ateşin en alt tabakasındalardır. Sen onlar için bir yardımcı da bulamazsın. (4/Nisâ 145)
09 – O zaman münafıklar ve kalplerinde hastalık bulunanlar (müminlere): “Bunları, dinleri (Allah’ın yardım edeceğine dair inançları) aldattı.” diyorlardı. Kim de Allah’a tevekkül ederse şüphesiz ki Allah, (izzet sahibi, her şeyi mağlup eden) Aziz, (hüküm ve hikmet sahibi olan) Hakîm’dir. (8/Enfâl 49)
10 – Şimşek neredeyse gözlerini (hızlıca alıp) kapıverecek. (Şimşeğin ışığı) önlerini her aydınlattığında onun ışığında yürürler. Onları karanlıkta bırakınca (korku ve şaşkınlıkla) yerlerine çakılırlar. Allah dileseydi onların işitme ve görme duyularını alıverirdi. Şüphesiz ki Allah, her şeye kadîrdir. (2/Bakara 20)
11 – Ya da (onların durumu) içinde karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek taşıyan bir yağmura (maruz kalan kimse) gibidir. Yıldırımın (dehşetinden) ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına kapatırlar. Allah kâfirleri (çepeçevre kuşatan) Muhit’tir. (2/Bakara 19)
12 – Onlara: “İnsanların iman ettiği gibi iman edin.” denildiği zaman: “Biz sefihlerin/zayıf akıllıların iman ettiği gibi mi inanalım?” derler. Dikkat edin! Onlar sefihlerin/aklı zayıf olanların ta kendileridir. Lakin bilmiyorlar. (2/Bakara 13)
13 – İman edenlerle karşılaştıkları zaman: “İman ettik.” derler. Şeytanlarıyla baş başa kalınca ise: “Biz sizinle beraberiz, ancak biz (iman edenleri) alaya almaktayız.” derler. (2/Bakara 14)
14 – (Hakikatte ise) Allah onlarla alay eder ve azgınlıkları içinde bocalayarak (yaşamaları için) onlara mühlet verir. (2/Bakara 15)
15 – İşte onlar hidayeti sapkınlıkla değişmişlerdir. (Bu değişim neticesinde) ticaretleri kâr etmemiş, doğru yolu da bulamamışlardır. (2/Bakara 16)
16 – Onların misali (şuna benzemektedir): Bir ateş yakmıştır. (Ateş) etrafını aydınlatmaya başlayınca da Allah onların nurunu/ışığını almış ve onları karanlıklar içinde görmez bir hâlde bırakmıştır! (2/Bakara 17)
17 – Sağırdırlar, dilsizdirler ve kördürler. (Böyle oldukları için de) onlar (imana) geri dönmezler. (2/Bakara 18)
18 – Onların kalplerinde hastalık (şüphe ve şehvet) vardır. Allah da onların hastalığını arttırmıştır. Yalan söylemeleri/Yalanlamaları nedeniyle onlar için can yakıcı bir azap vardır. (2/Bakara 10)
19 – Onlara: “Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın.” denildiğinde: “Biz sadece ıslah edicileriz.” derler. (2/Bakara 11)
20 – Dikkat edin! Onlar bozguncuların ta kendileridirler. Lakin farkında değillerdir. (2/Bakara 12)
21 – İnsanlardan öylesi vardır ki: “Allah’a ve Ahiret Günü’ne iman ettik.” derler. (Hakikatte) iman etmiş değillerdir. (2/Bakara 8)
22 – Allah’ı ve iman edenleri aldattıklarını sanırlar. (Hakikatte) sadece kendilerini aldatmaktalardır. Farkında da değillerdir. (2/Bakara 9)
Münafığın 4 Alameti Nedir?
Münafık Kimdir Münafıklar Nasıl Bilinir? adlı konumuza son verirken, münafığın özellikleri ile alakalı başka videolar izlemek isterseniz burayı tıklayarak youtube üzerinden izleyebilirsiniz.