Dini Bilgiler

Menkıbe ve Hikaye Anlatma Devri Bitti mi?

Asrımızda; Menkıbe ve Hikayelerdeki o olağanüstü işlerin yerini "Photoshop manipulation" tekniği aldı!

Menkıbe ve Hikaye Anlatma Devri Bitti mi?

Menkıbe ve Hikaye Anlatma Devri Bitti mi? Televizyonun, internetin ve bilgiye ulaşmanın zor olduğu zamanlarda, uzun ve bitmeyen kış gecelerinde tatlı tatlı anlatılan menkıbeleri ve kimi hikâyeleri dinlemenin zevkini, zamane gençliği bilmediği gibi, anlattığın zaman gençlik için anlaşılır da olmayacaktır.

Çünkü son otuz sene içinde her şey o kadar hızlı bir gelişme gösterdi ki, takip etmek çok güç, özellikle kırk yaşın üzerindeki insanlar zamandaki gelişmelerin gerisinde kaldı. Hali hazırdaki teknolojileri kullanamadığı gibi, anlamakta da güçlük çekiyor.

Zamane gençliği hikâyeler, uzun uzun menkıbeler sevmiyor. Doğaüstü olaylarla veya keramet dediğimiz meselelerle çok ilgili değiller. Meselenin vurucu ve etkili, üstelik daha çok aklına hitap edecek şekilde anlatılmasını istiyor. Öyle uzunca girizgahlardan hoşlanmıyor.

Hatta kimi zaman anlatılan menkıbeler, onda müspet etki bırakacağına menfi tesir ediyor. Aslında o güne kadar inkâr etmediği ve karşı olmadığı işlere bile anlatılan menkıbeden sonra karşı oluyor. Menkıbe ve hikâye anlatma işi daha çok tasavvuf ve tarikat ekolünden geliyor. Ne yazık ki bu kardeşlerimizin menkıbeleri hiç bitmiyor.

Tasavvuf ve Tarikat Erbabında Menkıbe Sevgisi

Özellikle tarikat erbabının takıldığı ve sıklıkla anlattığı menkıbelerle, birilerine harikuladelik atfetmeler, abartılı ve bir kısmı da mantık dışı hikâyeler bugünün çağında, gençliği etkilemediği gibi, bir takım meseleleri inkâr etmesine vesile oluyor.

Eğer bu asrın insanı, bir şeriat devletinde yaşasaydı, lehine ve aleyhine olan meselelerin anlatıldığı fıkıh ilmine hâkim olsaydı, saf ve temiz bir akide sahibe olsaydı, oturup o insanla tatlı tatlı menkıbeleri konuşabilir, kerametler hususunda kafa yorabilirdik.

Hâlbuki öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, farzların unutulduğu, haramların bilinmediği, insanın lehte ve aleyhte olan meselelerden bihaher olduğu bir dönemde, Menkıbe ile yürümek, gerçek anlamda sorunlara ve sıkıntılara yol açıyor.

Sofinin menkıbesinden sıkılan gençlik, tekfirci fikirlerin, inkâr bataklığında kayboluyor. Hâlbuki ehlisünnet bir Müslüman için ne sofilik şarttır, ne ehlisünnet dışı akımlardan medet ummak vardır. Ehlisünnet vasat yoldur. Ekstrem işlerden, ifrattan ve tefritten uzaktır.

Ehlisünnetin Delilleri Nelerdir?

Ehlisünnet Müslüman için delil dörttür. Bunların arasında menkıbe ve hikâye yoktur. Ehlisünnetin dört delili sırasıyla aşağıdaki gibidir:

  • Kuran
  • Sünnet
  • Kıyas
  • İcma

Bir meseledeki sorun veya cevabını almak istediği bir soru karşısında Müslümanın müracaat edeceği kaynaklar bunlardır. Gençliğin sorunları, sorularının cevapları yalın bir dille, bu kaynaklardan çıkan cevaplarla anlatılmalıdır.

Bu ülkede yaşayan bir genç için bu kaynaklara başvurarak anlatılan İslam o gence yeterli gelecektir. Kaynaklarla anlatılan İslam bu gencin aklına, gönlüne hitap edecektir. Zaman suyun üstünde yürüyen şeyhleri, tayyi mekân olan velileri anlatma zamanı değildir. Göğe gönderilen uzay mekiğinin cıvatalarını sökerek yere düşüren şeyhler alay konusu oluyor.

“Madem göğe giden mekiğin cıvatalarını sökerek düşürebiliyorsun, o halde kıçından da şimşekler çaktırarak, Müslüman ülkelerde çocukları bombalayan uçakları düşür hadi!” teklifi cevapsız kalıyor. Saçma, absürt, gereksiz ve beyinsizce uydurulan menkıbe ve hikayeler yüzünden, Müslümanlar yaralanıyor, gençler dinlerinden oluyor.

İşte bu yazının sebebi ise, ehlisünnet Müslümanlığın, menkıbe ile hikâye arasında sıkışmış, kötünün iyisine razı olmuş, etliye sütlüye karışmayan, bir yerlerinden sırf daha az kötüyü savunmak için şimşekler çaktıran bir Müslümanlık olmadığını anlatmaktır.

Menkıbe ve Hikayelere Karşı mıyız?

Menkıbeler bir maksadın anlaşılması için anlatılırsa, evvelinde bir meselenin kurandan sünnetten ve kıyastan delilleri ortaya konduktan sonra menkıbeye, kıssadan hisseye veya bir hikâyeye abartmamak şartıyla başvurulursa belki bir nebze hoş görülür.

Nitekim biz menkıbelere karşı da değiliz. Fakat menkıbenin ardına gizlenerek, uydurulan, akılla çok bağdaşmayan, dinleyiciye bir şey katmayan, efsunlu menkıbelere başvurulmasına sıcak bakmıyoruz. Nitekim şeyhi için menkıbe uydurandan, yine şeyhi için keramet uydurana kadar, zamanımızda bile bu tür desise ve dengesizliğe müracaat eden tonla mürit var.

Bu tür keramet ve menkıbelere inanan içinde bir kazanım yoktur. Kaldı ki anlatılanın kuran ve sünnete ters düşmemesi şartı da olmalıdır. Aksi halde inanılan menkıbe insanı küfre de düşürür. Biz zamanın menkıbe zamanı olmadığını, bu menkıbelerin çoğunun uyduruk olduğu, zamanın insanına ise aklen yaklaşılması gerçeğini ifade etmek amacındayız.

Tasavvufa ve Tarikata Karşı mıyız?

Sırf içinde menkıbeci çok diye neden tasavvufa karşı olalım? Tabi ki değiliz. İmam-ı rabbaninin, İmam-ı gazalinin ve dahi nice İslam büyüğü âlimlerin karşı olmadığı bir şeye biz nasıl karşı olalım? Fakat karşı değiliz diye, bu camianın fıkıh anlatmak yerine, hadis ve ayetlerin tefsirini yapmak yerine, uyduruk menkıbeler anlatmasını hoş karşılamamız gerektiğini kimse söyleyemez.

Tasavvuf erbabı, tarikat ehli, fıkıh anlatmalıdır. Bir Müslümanın lehine ve aleyhine olan meseleleri en pratik ve en sarih bir dille ifade etmelidir. Kaldı ki; İslam tarihi şan ve şerefle doludur. Şandan ve şereften bahsetmek isteyen için, kahramanlık ve mücadele anlatmak isteyenler için, harikuladelik anlatmak isteyenler için, yaşanmış yüzbinlerce gerçek misal vardır.

Gençliğin bilmediği binlerce kahramanlık ve harikuladelik ortada iken, menkıbe anlatmak nedir Allah aşkına. Nedir bu hikâye merakı! Asrın gerisinde kalmışlıktan kurtulmalı, zamanın ve çağın gereksinimlerini takip etmeli, bu zamanın gencine göre hareket etmelidir.

Arkadaşlar bu zamanın gençliği iki saniyeden daha geç açılan siteye girmekten vazgeçiyor, sırf iki saniye bekledi diye “Geri” tuşuna basarak o siteden çıkıp başkasına giriyor. Sende bu gençliğe, bir dünya lüzumsuz kelimelerle gündelik hayatında, ona hiçbir faydası olmayacak bir menkıbe anlatmak peşindesin öyle mi?

Hâlbuki en çok sadeliğe, sade olmaya, meramı en güzel bir şekilde İslam’ın, ehlisünnetin delil olarak kabul ettiği edille-i şeriyye ile anlatmaya gayret göstermeliyiz. Böylece, uç olmaktan, uçlarda yaşamaktan kurtulup, vasat olanda, dosdoğru olan ehlisünnet yolunda birleşmeye gayret etmiş oluruz. Kardeşlerime selamla…

Menkıbe ve Hikaye Anlatma Devri Bitti mi?

Menkıbe ve Hikaye Anlatma Devri Bitti mi? adlı konumuza son verirken, menkıbe dinlemek isteyen varsa, onlar buraya tıklayarak youtube üzerinden menkıbe ve hikaye dinleyebilir!

Keyifli Admin

Medeniyetimiz, ahlaki değerlerimiz ve bu vatan toprağı bizim için değer konmaz birer hazine niteliğindedir. Keyifli Bilgi yapabildiği kadar, sizlerin de desteğiyle bu hazinelerin hepsine taliptir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu