Suriyeli İstemiyoruz Demenin Mantıksızlığı
Suriyeli İstemiyoruz Demenin Mantıksızlığı; en başta ifade etmek gerekirse, maksadımız Suriyeliyi, Afgan’ı kayırmak ve bir milleti başka bir milletten daha değerli veya hor görmek değildir. Fakat bugün sokak röportajlarında kime mikrofon uzatılsa, birkaç sözün ardından hemen “Suriyelileri istemiyoruz” veya “Afgan istemiyoruz” diyerek ülkemizin kaymağını sanki mülteciler yiyor da beri ki bundan geri kalıyor izlenimine binaen birkaç söz etmek istedik.
Nitekim ortadaki durum tamamen bir algı operasyonudur. Çünkü ne hükumetin mültecilere yedirecek tek kuruşu vardır. Ne de mülteciler yani Afganlılar ve Suriyeliler bu ülkenin kaymağını yiyordur. Tam tersine Avrupa birliği mülteci akınına mani olduğu için Türk hükumetine para desteği veriyor ve Suriyeli sığınmacılara savaş mağduru oldukları için ödeme yapıyor. İşte Suriyelilerin aldıkları para bu paradır.
Yoksa Türk hükumetinin Suriyelilere ödediği, daha doğrusu ödeyecek parası yoktur. Hâlihazırdaki gidişattan, biz ne hükumetin duruşunu beğeniyoruz. Ne de “Suriyeliler sizin hakkınızı yiyor” anlayışıyla halkı kışkırtarak bir yerlere gelmek isteyen ana muhalefetin duruşunu beğeniyoruz.
Tam tersine bazen elimizi açıp “Yarabbi bizi bu adamlardan toptan kurtar, hayatımız boyunca hem iktidar partisinden hem muhalefet partisinden ikisinden birden, böyle bir zulüm görmedik” diyerek dua ettiğimiz doğrudur.
Müslümanlar Kardeştir Demenin Mantığı
Yani mevzu eğer Suriyeli ise veya bir Afgan ise gerçek anlamda ülkemize gelen bu insanlar için Müslümanın anlayışı “Müslümanlar kardeştir” düsturudur. İşte bu ayet Müslüman için bir delil olur. Afganlı’sını da Suriye’lisini de Mısırlısını da hoş görür.
Çünkü Müslümanları birbiriyle ancak din bağı bir arada tutar. Bu kardeşlik bağı da böyle bir bağdır. Dolayısıyla gerçek anlamda bir Müslümanın “Suriyeli istemiyoruz” diyerek çığırması düşünülemez. Bu tür bir çığırma Müslümanın inancına, akidesine terstir. Hatta böyle çığıran bir Müslüman varsa tövbe etmesi gerekir.
Kaldı ki biz Müslümanlar ülkemize göç eden bir Hristiyan içinde aynını düşünürüz. Evet, onlar din kardeşimiz değil; fakat onlarda zulme uğramış, haksızlığa uğramış çaresiz ve gidecek yeri olmayan insanlarsa onlara da sahip çıkarız.
İslam dini böyle bir durumda dini ve ırkı sorulmaksızın mazlumlara sahip çıkmayı emretmiştir. Yani Hristiyan olsa veya bir dinsiz olsa bile mazlum konumunda olanlar için Müslümanın hoşgörülü olması dini bir vecibedir. Hoşgörülü olmak zorundadır.
Diyelim ki bir insan bu ülkede yaşasın ama Müslüman olmasın. Üstelik bağıra çağıra “Suriyeli istemiyorum” desin. Bu adamla İslami bir zeminde uzlaşamayacağımıza göre, tarihsel bağlar hasebiyle uzlaşmamız gerek.
Bu durumda tarihe baktığımızda Çanakkale’de en çok şehit verenlerin Suriyeliler olduğunu, Çanakkale mezarlığında yatan şehitler durmaksızın ilan ediyor. Arzu eden gidip bakabilir, Çanakkale şehitlerinin büyük bölümü Halep ve İdlip’ten gelen Suriyeli askerlerdir. Bu demektir ki bu topraklarda yaşamak, en az bir Türk kadar onlarında hakkıdır.
Diyelim ki Müslüman olmayan, belki de dinsiz veya gizli bir dinin mensubu olan bu arkadaşımız tarihsel bağları da reddederek, ortak bir paydada buluşmaya yanaşmıyor, O halde çağımızdan örneklerle bu arkadaşla iletişime devam edelim.
Mesela neredeyse 50 yıldır Avrupa birliği hayaliyle yaşayan hükümetlerin bu hayali gerçekleştiğinde ne olacak? Bir Türk Avrupa’nın her ülkesinde her şehrinde her köyünde iş yapabilecek, yaşayacak, ticaret yapabilecek.
İyide arkadaşım sen davanda haklı olsan Avrupa birliği gibi bir oluşum sağlanır mıydı? Tarih boyunca kedi köpek gibi olan Fransa ve Almanya böyle bir çatının altına sığınıp sınırlarını kaldırır mıydı? Yani demem o ki fikir dünyan, ısrarla yaptığın çığırtkanlığın ne dinde, ne tarihte ne de modern çağda yeri yok. Üstelik bu mantıksızlığın dik alasını her röportajda sürekli yeni birilerinin sergilemesi hakikaten utanç verici…
Özelikle genç kesimin dilinde olan Amerika rüyası denen bir olgu var. Nedir Amerika Rüyası? Milleti, ırkı, dini ne olursa olsun özgürlükler ülkesi Amerika’da yaşayabilmek ve çalışabilmektir. Amerika dünyanın jandarmalığına soyunmuş ve Ortadoğu ülkelerine kan kusturuyor olabilir, fakat kendi içinde kendi vatandaşına karşı adil ve bir hukuk devletidir.
Ülkemizde yaşayan ve her fırsatta “Yabancı milletleri istemiyoruz” diyerek adeta siyasi bir ideolojinin küçük bir finosu olmuş bu anlayışın eline fırsat geçse, gideceği ilk ülke Amerika veya Avrupa olacaktır. Kendi ülkesinde yabancı istemeyen bu garip azınlık, başkasının ülkesinde yabancı olmaya can atar durumdadır.
Keşke gitseler. Gitmelerini isterim çünkü at gözlüklerinden kurtulur, yaşadıkları çağı tanırlar. Bu çağda insanların ırk ve milliyetçilik duygularıyla hareket etmediğini görürler. Amerika’da Çinlilerin kendi tabelalarını kullanabildiklerini kendi sokak ve mahallelerini oluşturabildiklerini görürler.
Sadece Çinliler mi? Tabi ki değil Meksikalılar, Japonlar, her milletten insanların Amerika’da hatta Avrupa’da kendi mahallesini kurabildiklerini görürler. Bu tür farklılıklar bir ülkenin rengi, tadı ve yaşam dinamiğidir. Mesela yine Almanya’da Türk mahallelerinin olduğunu, yaşadığı çağdan bihaber insanlar pekâlâ bilemeyebilir. İşte bu yazı bu gerçekleri dile getirmek içindi.
Şunu demek istiyoruz. Arkadaşım mantıklı yaşaman için ille de sana Müslüman ol demiyoruz veya illede tarih bilincine sahip ol, öz benliğini sorgula da demiyoruz. Fakat yaşadığın modern çağı bilmemen çok ayıp, hiç değilse yaşadığın çağa ayak uydur, zamanın gerisinde kalma demek istiyoruz.
Suriyeliler Ülkelerine Gitsin mi?
Suriyeli İstemiyoruz Demenin Mantıksızlığı adlı konumuza son verirken, suriyelileri istemiyoruz ile alakalı başka videolar izlemek istiyorsanız, buraya tıklayarak youtube üzerinden izleyebilirsiniz.