Yazıyı Kimler Ne Zaman ve Nasıl Buldular?
Yazıyı Kimler Ne Zaman ve Nasıl Buldular? Yazı bir ihtiyaçtır. Öyle ki kalem icat olmadan, kağıt icat olmadan yazı icat edildi. İnsanoğlu elini kalem, mağara duvarlarını defter olarak kullandı yine de yazdı. Çünkü yazma ihtiyacı duydu. Kim bilir belki sevdiği kadının adını, belki gittiği yolun haritasını veya gördüğü bir hayvanın şeklini dağları taşları oya oya yazmak zorunda olsa da yine yazdı.
Nitekim kabul etmeliyiz ki Medeniyetlerin oluşmasında en büyük etkenlerden biri yazının bulunmasıdır. Yazıyı ilk olarak M.Ö. 3200 yılları civarında o dönemde Mezopotamya’da yaşayan uygarlıklardan olan Sümerlerin bulduğu bilinmektedir. Fakat bununla birlikte aslına bakarsanız tam olarak yazı olarak ifade edilememekle birlikte yazıya benzer şekillerin kullanımı M.Ö. 8000’li yıllara kadar dayanmaktadır.
Yazıyı Kim Buldu?
İnsanların, konuşma dışında duygu, düşünce gibi meramlarını anlatabilmek için başvurdukları, belli işaretler ve işaret sistemlerinden meydana gelmiş bir ifade vasıtasıdır yazı. İnsanoğlunun en önemli icatlarından biridir. Birçok ünlü düşünürler; bilim, fen ve tekniğin gelişmesini iki şeyin icadına borçlu olduğumuzu söyler; bunlardan biri tekerlek, öteki yazıdır.
Yazı ihtiyacı, Yontma Taş Çağı insanlarından itibaren başlar. Bu çağda yaşayanlar da, başarılarını dile getirip yaşatmak, dini ya da sosyal ihtiyaçlarını belirtmek, uzaktaki kimselerle haberleşmek lüzumunu duyuyordu. O zaman için meramı ifadeye en yakın şekil, şüphesiz, resim olacaktı. Nitekim ilkyazılar, ilkel resimlerden başka bir şey değildir,
İlk yazıların bazı resimlerden meydana gelmiş olmasına paralel olarak, ilk sayılar da iplere yapılan düğümler, ağaç dallarına vurulan çentikler, taşlara kazılan oyuntularla belirtilmiştir. Bilgi ve ihtiyaç çoğaldıkça eşyayı ve kavramları ifade eden resimlerde de pratikleşme yoluna gidilmiş; bunun sonucu olarak yalnız somut şeyler değil, soyut şeylerin de ifade edilmesine çalışılmıştır.
İlk çağların ilkel yazılarına “resim-yazı” denmektedir. Resim-yazının görülüp geliştiği ilk uluslar Mısırlılar, Sümerler, Asur ve Kaideliler, Çinliler ve bir iddiaya göre de Amerika’daki ilk Kızılderililerdir. Çin, Mısır ve Mezopotamya’daki resim-yazıların tarihi, Milâttan 3000 yıl öncesine kadar uzanmaktadır.
Resim-yazı motifinin en tipik örneği Mısır Hiyeroglifi’dir. Hiyeroglifin lügat anlamı, “kazmak suretiyle meydana getirilmiş kutsal yazıdır. Eski Mısırlılarda bu yazı, çeşitli yazıtları (kitabeler) ölümsüzleştirmek için başvurulan bir yoldan ibaretti. Önceleri yalnız taşlara kazılan hiyeroglifler, zamanla, tahtalara, eşyaya da uygulanmış; bir süre sonra da boyalarla papirüs yapraklarına çizilmeye başlanmıştır.
Hiyerogliflerin, bir çeşit kalem ve boyalarla papiruslara çizilmesi, resimden daha çok şekle kaçan “Hiyeratik” yazısını doğurmuş; bunun daha basitleştirilip pratikleştirilmesinden de “Demotik” yazı meydana çıkmıştır. Yazının bulunması ile birlikte yeni kaynaklar da keşfedilmiştir. Pek çok yazı örneği vardır. Tarihte bulunan bu örnekler ile birlikte tarih hakkında daha derin bilgilere sahip olabiliyoruz.
Yukarı dada bahsettiğimiz gibi İnsanlık tarihinde birçok toplum birbirinden bağımsız olarak yazıyı icat etmiştir. Mezopotamya’da çivi yazısının ortaya çıkmasından birkaç yüzyıl sonra Eski Mısır’da hiyeroglif yazısı doğmuştur. Mayalar ve Aztekler gibi Amerika’nın eski uygarlıkları da Eski Dünya’dan bağımsız olarak farklı yazı sistemleri bulmuş ve kullanmışlardır.
Sümerler Çivi Yazısını Nasıl Buldu?
Sümerler M.Ö. 4000 ile M.Ö. 2000 arasında bugünkü Irak’ın güneyinde yaşamış olan bir halktır. Sümerler M.Ö. 3500 yıl civarında insanlık tarihinin ilkyazı sistemi olan çivi yazısını geliştirdiler. Sümerlerde yazının icadı kentlerin ortaya çıkışı, tarım üretiminin artması, ticaretin gelişmesi gibi faktörlere bağlı olarak ortaya çıkmıştır.
Sosyal ve ekonomik ilişkilerin artmasıyla yazının icadı bir ihtiyaç olarak ortaya çıktı. Başlangıçta alışveriş gibi ticari faaliyetleri kayıt altına almak için ilgili malları temsil eden semboller kullanılmaya başlandı. Bu semboller genellikle ilgili nesnenin basitleştirilmiş bir resmiydi. Zamanla semboller arttı. Günlük hayattaki somut nesnelerin yanı sıra, soyut kavramlar için de semboller kullanılmaya başladı.
Başlangıçta her bir sembol bir nesneyi anlatan kelimeye karşılık gelirken, zamanla seslere karşılık gelen semboller ortaya çıktı. Yazının şekli de değişti. Resme benzeyen şekillerden bu resimlerle pek bir alakası kalmayan işaretlere dönüştü.
Mısırlılar Hiyeroglif Yazısını Nasıl Buldu?
İnsanların kullandığı ilkyazı sistemlerinden bir diğeri Mısır hiyeroglif yazısıdır. Çivi yazısına yakın bir zamanda, M.Ö. 3200’li yıllarda ortaya çıkan Mısır hiyeroglif yazısında resme benzeyen semboller kullanılmıştır.
İnsanların kullandıkları ilkyazı sistemlerinin birçoğu birbirinden bağımsız olarak ortaya çıkmıştır. Mısır’da ortaya çıkan hiyeroglif yazısının Mezopotamya’da kullanılan çivi yazısından etkilenip etkilenmediği hususu açık değildir.
Eski Mısır’da tapınak, mezar, saray gibi mimari yapıların duvarlarında hiyeroglif yazılarla süslenmiştir. Bu tür duvar yazılarında resim sembolleri kullanılırdı. Devlet işlerinde ve günlük hayatta kullanılan yazıda ise resim sembolleri oldukça basitleşerek yazı karakterlerine benzer hale gelmiştir.
Öte yandan Mısırlılar tabletler yerine Nil’in kenarında yetişen Papirüs bitkisinden elde ettikleri kağıtları kullanmışlardır. Hatta o dönem için uzun yıllar dünyanın en büyük kütüphanesi konumundaki İskenderiye kütüphanesinde bir milyona yakın papirüs bulunduğu düşünülmektedir.
Fakat aradan yıllar geçtikten Bergama da bulunan kütüphanenin İskenderiye’nin önüne geçmesi yüzünden Mısırlıların papirüs kağıdı göndermeyi bırakması başka bir buluşu daha getirerek parşömen kağıdının bulunmasına neden olmuştur.
Hatta bu kâğıdın katlanıldığının anlaşılması üzerine katlanıp defter haline getirilmiş. Bazıları da yaprak yaprak bir araya getirilip dikilmiş ve kitap haline getirilmeleri sağlanmıştır. Yani günümüzün kitaplarının benzerleri böylelikle ortaya çıkmış oldu. Tabi yazının ilerleyişi burada bitmedi.
Mısırlılardan sonra bir başka uygarlık olan Fenikelilerde, Sümerlerin kullandığı çivi yazısını bir adım daha ileriye taşıyarak Fenike alfabesini geliştirdiler. Günümüze geçmişten ulaşan birçok metin Fenike alfabesi ile yazılmıştır. Fenike alfabesi Afrika ve Asya dil grubunun bir parçası olarak kabul edilmektedir.
Fenike uygarlığında yapılan deniz ticareti bu dilin Yunan uygarlığına taşınmasına neden olmuştur. Bu dili öğrenip geliştiren Yunanlıların bu dile en büyük katkısı dilin arasına sesli harf yerleştirmeleri olmuştur. Bu sayede bugün kullanılan dilin de temellerini atmış olmuşlardır.
Alfabe Nasıl İcat Edildi?
Alfabenin bulunması yazının icadı üzerinden çok uzunca bir zaman geçtikten sonra gerçekleşmiştir. Yazının icadı M.Ö. 3500 yılı civarında gerçekleşmişken, alfabe yaklaşık 2500 yıl sonra M.Ö. 1000’li yıllarda icat edilmiştir.
Gerek çivi yazısında, gerek Mısır hiyeroglif yazısında başlangıçta her bir sembol bir nesneye veya soyut kavrama karşılık geliyordu. Bu yüzden çok sayıda sembol vardı. Zamanla seslere karşılık gelen yazı sembolleri ortaya çıktı. Bir nesneye karşılık gelen sembollerle seslere karşılık gelen semboller birlikte kullanılmaya başladı.
Dolayısıyla seslere karşılık gelen harflerin ortaya çıkması yazıda kullanılan sembollerin sayısının azalmasını sağlamadı. Örneğin Mısır hiyeroglif yazısında 700 civarında sembol vardı. Bu yüzden yazı yazmayı ve okumayı öğrenmek oldukça zordu.
Alfabe M.Ö. 11. yüzyılda Fenikeliler tarafından bulundu. Fenikeliler Mısırlılardan öğrendikleri hiyeroglif yazısını basitleştirdiler. Sadece seslere karşılık gelen sembolleri kullandılar. Böylece kullanılan harf sayısı azaldı ve standartlaştı. Fenike alfabesinde 22 harf vardı. Sadece seslere karşılık gelen semboller kullanıldığı için çivi yazısı veya mısır hiyeroglif yazısına göre çok daha az sembolle yazı yazılabilir hale geldi.
Alfabenin bulunması yazının icadı sürecinde çok önemli bir aşamadır. Yazı sisteminin basitleşmesi çok daha fazla sayıda insanın okur-yazar hale gelmesini sağladı. Bu durum ayrıca yazının diğer halklara ve dillere yayılmasını kolaylaştırdı. Fenike alfabesi zaman içinde yayıldı. Günümüzde yaygın olarak kullanılan Latin, Yunan, Kril ve Arap alfabeleri Fenike alfabesinden türemiştir.
Bugün dünyada yüz çeşitten fazla alfabe vardır. Bunlardan Latin alfabesi dışında, en karakteristikleri: Çin-Japon yazıları, Arap, Rus, Yunan, İsrail, Ermeni, Habeş alfabeleridir.
Türkler, bugüne kadar, çeşitli yazı şekilleri kullanmışlardır. Bunlar, sırasıyla; Göktürk, Uygur, Arap alfabeleridir. Türk yazı sanatçıları (hattatlar) yüzyıllar boyunca, birer tablo anlam ve değerinde sayısız sanat eserleri vücuda getirmişlerdir. 1928 yılından itibaren Türkiye’de de Latin alfabesinin kullanılmasına başlanmıştır. Ses, karakter, parmak izi gibi yazı ve yazış tarzı da insanın karakterini gösteren önemli bir özelliğidir.
Yazının İcadı Hakkında Sık Sorulan Sorular
Yazının İcadının Sonuçları Nelerdir?
Tarihçilerin, bulunan araç gereçleri, o döneme ait yazılar ile birlikte yorumlaması daha fazla bilginin elde edilmesini sağlamıştır. Yazının icat edilmesinden sonraki yıllardaki bilgilere daha hızlı bir şekilde ulaşılmasından dolayı tarihçiler tarafından yazının icadı tarihin başlangıcı olarak kabul edilmektedir.
Yazının İnsanlık Tarihine Katkısı Nelerdir?
İnsanlık tarihinde edebiyatın gelişmesinden önce yazının icadıyla tarım ve ticaret gelişmeye başlamıştır. Çünkü insan hayatının devam etmesi için beslenme, barınma, korunma ön plana çıkmaktadır. Bu da yazının icadının ilk ihtiyacı gidermesinde tarım ve ticarette kullanılmasını sağlamıştır.
Yazının İcadı İnsanlara Ne Gibi Kolaylıklar Sağlamıştır?
Yazının icadı ile insanların okuma yazma öğrenmesi kolaylaşmıştır. Alfabenin ortaya çıkması ve yaşanan gelişmeler insanlık için olumlu bir katkı yapmıştır. Kitapların basılması ve yaygınlaşması ile çok güzel gelişmeler olmuştur. Bu olumlu gelişmeler sayesinde insanların kültür seviyesi artmıştır.
Yazının İcadı olmasaydı eğer geçmiş dönemlerden haberimiz olmazdı. Ayrıca bu dönemlerin ileriye aktarılması oldukça zor olacaktı. Geçmişini bilmeyen toplumlarında ileriye ulaşması zor olurdu. Bu yüzden yazının icadı ile tarih, bilim, kültür ve sanat gibi alanlarda önemli gelişmeler görülmüştür.
İlk Yazı Nerede Yazıldı?
İlkyazı örnekleri M.Ö. 3300 yıllarında Sümerlerin Uruk şehrinde bulunmuştur. Bulunan bu yazılar, ucu sivri araçlarla yazıldığından çivi yazısı ismini almıştır. Sümer yazısı, ya da çivi yazısı adı verilen bu yazı, Sümer rahipleri tarafından tapınak ve depolardaki malları kayıt altına almak amacıyla kullanılmıştır.
Yazının Bulunması Neden Önemlidir?
Yazının en büyük görevi; düşünceyi kalıcı kılması, taşıması ve yaymasıdır. Uygarlığın simgesi olan yazının bulunuşu ile: – Bilgi, duygu, düşünce ve isteklerin tam olarak saklanması ve aktarılması mümkün olmuştur. Ayrıca iletişim kolaylaşmış, duygu ve düşünce alışverişi hızlanmıştır.
Yazının Tanımı Nedir?
Yazı, belirli işaretler kullanılarak kişiler arasında görsel tabanlı iletişim kurulmasını sağlayan bir araçtır. Yazı sistemi, dilbilgisi ve anlambilimde olduğu gibi konuşma ile aynı yapılara dayanan, ancak her kültüre özgü yazım sistemine bağlı ek kısıtlamalara ve kurallara sahip bir teknoloji biçimidir.
Yazıya Neden İhtiyaç Duyuldu?
Yazı bu fonksiyonuyla kültürün korunması, edinilen tecrübelerin kaydedilmesi, her türlü bilgi ve belgenin gelecek nesillere aktarılmasında önemli rol oynar. Bu yüzden yazının keşfi, insanlık ve uygarlık tarihinde en önemli basamaklardan biri olarak kabul edilmektedir.
Yazının İcadı Toplumları En Fazla Hangi Alanlarda Etkilemiştir?
Yazının bulunması ile bireyler arasındaki iletişim artmış ve toplumlar arası bir iletişim kaynağı oluşmuştur. Aynı zamanda yazının icat edildiği zamanlardan bu yana yazılı yapıtlar, kayıtlar ortaya çıkmıştır. Medeniyetler arasında yapılan antlaşmalar, ticari faaliyetler kayıt altına alınmış ve aralarında bazılar bugünlere kadar ulaşmıştır.
Yazının icadı geçmişten bugüne kadar birçok konuda olumlu etkisi olmuştur. Bunların en başında iletişim ve kayıt kültürünün gelişmesi söylenebilir. Aynı zamanda yazının icadı toplumlarda adaleti sağlayan bir değer olmuştur.
Yazıyı Bulan Sümerler Kimdir?
Yazıyı Kimler Ne Zaman ve Nasıl Buldular? adlı konumuza son verirken, yazının icadı aile alakalı başka videolar izlemek isterseniz, buraya tıklayarak youtube üzerinden izleyebilirsiniz.